Reklam

Ev Yapımı Portakallı Pasta

Deniz'in 3. doğum günü kutlamalarının en çok konuşulan yanı bu pasta oldu. Çeşitli denemelerden sonra tutturduğumuz pastanın yapımı çok kolay, lezzetli ve en güzeli de yağsız olması.

3 Yaşın Vazgeçilmez 6 Kitabı

İşte size Deniz'in elinden düşürmediği kitaplarının listesi...

Yuva Günlüğü

10. günün sonunda -ağlamadan- yuvaya giden Deniz'in gün gün alışma süreci...

Küçük Bünyelere Küçük İşler

Küçük çocuklar, örnek aldıkları "büyükler"in dünyasına katılmaya can atıyorlar. Onlara yaşlarına ve boyutlarına uygun 1-2 küçük iş verdiğinizde dünyaları büyüyor, kendilerini "biz"den görüyorlar. İşte, size 3 yaşa uygun iş listesi:

10 Temmuz 2015 Cuma

Küçük Bünyelere Küçük İşler

Küçük çocuklar, örnek aldıkları "büyükler"in dünyasına katılmaya can atıyorlar. Onlara yaşlarına ve boyutlarına uygun 1-2 küçük iş verdiğinizde dünyaları büyüyor, kendilerini "biz"den görüyorlar, işi yaparken öz güvenleri artıyor, limitlerini sınıyorlar ve hem duygusal hem de zihinsel olarak gelişiyorlar. Siz de kendi çapında koca işler yapan bu minik bünyeyle gurur duyuyorsunuz. Mükemmel bir denklem!

Ben de Deniz'in günlük işlerinden yola çıkarak sizin için -özellikle 3 yaşa uygun- bir yapılabilecekler listesi hazırladım. Ama listeye geçmeden önce bu konuda sizin verebileceğiniz destekten bahsedelim. 

Bir Annenin Blogu - Paspas Yapan Deniz

Çocuğun yaşına uygun işler verin

Her şeyin başı, örnek olmak. Çocuklar "ne söylediğine değil, ne yaptığına bak" mantığıyla yaşıyorlar.
Sabırlı olun: Sabırlı bir şekilde neyi, nasıl yapacaklarını göstermeniz, anlatmanız gerekiyor. İşe birlikte başlayabilir ve sonrasını ona bırakabilirsiniz. Bu küçük, günlük işler çocuğun sorumluluk bilincinin ve zaman kavramının gelişmesi için önemli ve gerekli. Bazen öğretmek, işi yapmaktan daha uzun sürer, yine de sabırsız davranıp, "sen bir sonrakini yap, şimdi ben hızlıca bitireyim" dememek gerekiyor.

Enerjik ve pozitif olun: İş üstündeyken ne kadar "iyi" bir iş yaptığınızı tekrarlayın ve işler bitince onu ödüllendirin, övün, öpün, koklayın.

İşin püf noktası, bu küçük işleri bir ceza olarak kullanmamanız. Bu işleri, işten çok bir aktiviteye dönüştürürseniz birlikte eğlenceli bir zaman paylaşmış olursunuz. Ceza halini alırsa, zaten yapacağı varsa da yapmak istemeyecektir.


İşte size 3 yaşa uygun iş listesi:

İçerde:

  • Diş fırçalama ve işi bitince fırçayı yerine koyma
  • Elini ve yüzünü yıkama
  • Kirlileri makineye atma
  • Dağıttığı oyuncakları toplama 
  • Kitapları kütüphaneye yerleştirme
  • Toz alma
Bir Annenin Blogu - Lastik Eldivenle Temizlik

  • Kapıları, duvarları ve dolapları silme
  • Bulaşık makinesinden çıkan çatal kaşıkları yerlerine yerleştirme
  • Yumurta çırpma, karıştırma
  • Masa hazırlamaya yardım etme, çatal ve kaşık götürme, ekmek sepeti taşıma...
  • Bardaklara su doldurma,
  • Yemek üstüne tuz, karabiber ekme
Bir Annenin Blogu - Deniz, Vileda Paspas Yaparken

  • Yerleri paspaslama
  • Minik el süpürgesiyle kırıntı toplama
Bir Annenin Blogu - Kedi Mamaları Özenle Seçilir

  • Kedinin mamasını verme, suyunu tazeleme (kum temizleme annenin işi)
  • Çiçekleri sulama

4 - 5 yaşa uygun işler:
  • Odayı toplama
  • Çöpleri boşaltma
  • Yatağını yapma (biraz yadım gerekebilir)
  • Giyinip soyunma

Dışarda

Bir Annenin Blogu - Alışverişte Kendi Bezini Taşıyan Deniz
Market alışverişinde herkes kendi ihtiyacını buluyor.
  • Sokak kedilerine mama verme
Bir Annenin Blogu - Market Alışverişinde Deniz

  • Hafif alışveriş poşetlerini taşıma
  • Araba temizliğine yardım
Bahçe varsa; 

Bir Annenin Blogu - Bahçede Ot Temizleme
Deniz 8 aylıkken anneanneyle birlikte ayrık otlarını temizlemeye başladı.
  • Yaban otlarını yolma, anne ot yolma
  • Minik minik çapalama 
  • Meyve, sebzeyi dalından toplama
Bir Annenin Blogu - Deniz Hortumla Bahçe Suluyor
Dedeyle birlikte bahçe sulama
  • Bahçe sulama
  • Kuru yaprak temizliği
Bir Annenin Blogu - İşleri bitiren Deniz, mendilden telefonuyla rapor veriyor.
Tüm işleri bitiren Deniz, Selpak telefon ile durum raporu verirken...


30 Haziran 2015 Salı

Bebek Ürünlerine Yüzde 50 Zam: N'apıyorsunuz Siz?

Bugünkü Hürriyet gazetesinin haberine göre temmuz ayından geçerli olmak üzere yeni vergi düzenlemesi nedeniyle ithal bebek ürünlerine büyük zam geliyor. Özellikle çocuk oto koltuğu, mama sandalyesi, yürüteç ve park yatak fiyatları yüzde 50 ile 80 artacak.

Bir bebek koltuğu 1499 TL’ye satılırken 2250 TL’ye satılacak. Bazı koltukların fiyatları 349 TL’den 599'ye TL’ye çıkacak. Mama sandalyesi 299 TL’ye satılırken, zamla 499 TL’ye satılır hale gelecek.

Oto Koltuğu 12 Yaşından Küçüklere Zorunlu

12 yaşından küçük çocukların oto koltuğunda oturması zorunlu. Ama Türkiye’de yılda ortalama 1 milyon 200 bin çocuk doğmasına rağmen 120 bin oto koltuğu satılıyor. Şimdi fiyatlar daha da arttı.

Kaynak: Hürriyet (30 Haziran 2015)

25 Haziran 2015 Perşembe

Annecim, Kurabiye İster misin?

Her gün işten eve geliş yolum minimum 2 saati buluyor. Hele gün bazlı trafik yoğunluğu oldu mu, servisin içinde içim içimi kemiriyor, "hadi, yürü be, açıl be trafik, hay senin..." demekten... Yolda geçirdiğim her fazladan dakika Deniz'den çalınmış dakika gibi geliyor. Çünkü eve akşam 8'de geldiğimde Deniz'le oynayacak 1, hadi bilemedin 1,5 saatim oluyor. Günde 2 saatini bile çocuğuna ayıramayan hangi anne mutlu olabilir?

Yine böyle bir iş çıkışı... Servisten indim, sokak başında Deniz, babasıyla birlikte beni bekliyor! Elinde minik bir poşet. Poşette 2 adet kurabiye.

Bir Annenin Blogu - Deniz, evden getirdiği kurabiyeleri ikram ediyor.

- Bu ne güzel sürpriz Denizcim.
- Al bakalım bu sana annecim.
- Aahhh Deniz'im, gel, bir sarılayım, öpeyim.
- Bu da bana (kurabiyeleri paylaştırmaya devam)
- Çok teşekkürler, bir öpeyim.
- Beaber piknik yapalımmm?
...

İşte mutluluk! O karnında taşıdığın minik embriyonun, ayaklanıp, yürümesi bir yana, seni düşünüp -çok- kıymetli kurabiyelerinden 2 adet seçerek, pıtır pıtır yürüyüp seni karşılaması, ve seni düşündüğünü bu minik hediye ile göstermesi... Yediğim en güzel kurabiye bu oldu.





28 Mayıs 2015 Perşembe

Ne ile Oynadığı Önemli Değil, Nasıl Oynadığı Önemli

Oyun, kaç yaşına gelirsem geleyim, hayatımdan eksilmesini hiç istemediğim bir olgu. Son 10 yıldan fazlasını "oyun saatleri"ni kocasıyla birlikte pc başında geçiren biri olarak Deniz'in de büyüyüp bize katılmasını iple çekiyorum. Üçlü bir Heroes çevirmek hiç fena olmazdı. Ama henüz 2,5 yaş bilgisayarla tanışmak için erken olduğundan bu isteğimi birkaç yıl sonra gerçekleştirmek üzere donduruyorum.

Bir Annenin Blogu - Mutfak gereçleri artık Deniz'in


Deniz, ayaklanıp yürümeye başlar başlamaz soluğu mutfakta aldı. Yaklaşık 15 aydan beridir de mutfaktan çıkaramadık. Önce doğal olarak yere yakın çekmece ve dolapları keşfetti. Keşfetti derken taşıyabildiği ve kaçırabildiği ne varsa hepsini salona taşımaktan bahsediyorum. Öyle benimsedi ki plastik kapları, süzgeçleri ve cezveyi, kullanmak için ondan izin alır olduk.

Mutfak sevdası özellikle yeni bir eve gidince daha da artıyor. Keşfedilecek yeni alanlar:) Allahtan şu anda öyle sevimli bir yaşında ki, ev sahibi "ay, aşçı mı olacak bu, ne tatlı" derken mutfağın yarısını salona taşımasına ses çıkarmıyor.

Deniz'in açık ara favorisi, çaydanlık: anne çaydanlık" ve  "bebek çaydanlık" yani demlik. Çaydanlıktan demliğe, demlikten bardağa su transferi yapa yapa artık hiç dökmeden rahatlıkla koyabilecek hale geldi.

Oyun oynarken birçok yeni şey öğreniyor ama sadece kap kacakla oynayıp ufkunu sınırlamasından endişe ettim bir ara. Legoları, küpleri ve arabaları var, ama onların yüzüne bile bakmıyor. "Hadi kule yapalım" diye oturuyoruz başına, lego tanelerini "bu ısmanak, bu havuç, bu ekmek" diye renklerine göre ayırıp tencerenin içine atıyor ve yemek pişirmeye devam...

"Çocuk, doğuştan mutfağa ilgili, anası babası gibi, ne güzel" diye böbürlenirken çevremdeki aynı aylardaki TÜM erkek çocukların birer mutfak kurdu olduğunu öğrendim. Bu, çok da anormal değil. Çocuk, mutfakta devamlı bir hareket görüyor, ya anne, ya bakıcı, ya anneanne, birisi.. ve bu birisi renkli kaplardan başka kapların içine su transfer ediyor, boy boy kaşıkla bir şeyler ekliyor, fışırtılı paketler içinden renkli tozlar çıkarıyor, sonra kapaklı büyük kapların içinde karıştırıyor... Bir düğmeye basınca bir şey çalışıyor, ses çıkarıyor, dolu bardağı daha da doldururken taşıyor (neden-sonuç ilişkisi) Her biri ayrı oyun konusu olacak aktiviteler. Merakını ve ilgisini tavan yaptırtacak başka bir etkinlik var mı evde?

Gelecek seneden itibaren, sanırım, çocuk tiyatrosu ve oyun gruplarının dışında çocuklar için açılan özel mutfak etkinliklerine de katılacağız. Deniz gibi mutfağa meraklı çocuklar için bu yakınlarda harika 3 etkinlik var. Biri Kitchen Creates'in 3-5 yaş arası çocuklar için düzenlediği Çikolata Topları diğeri MSA'nın 5-9 yaş arası çocuklar için düzenlediği hamburger ve cupcake yapımı... diğeri de Koç Müzesi'nde 5-7 yaş arası çocuklar için düzenlenen Mutfak Atölyesi - Kurabiyem Benim Şekerparem...

Herşey bir yana, en azından oğlumun "yumurta bile kıramayan" erkeklerden olmayacağını biliyorum :) ]






28 Nisan 2015 Salı

Hiç mi Televizyon Seyretmeyelim?

Sihirli kutu televizyon hayatımıza girdiğinden beri birçok görevi onun üstüne yükledik: eğlendirici oldu, öğretici oldu, oyalayıcı oldu,  yeri geldi bakıcı oldu. Bu kavramı “Ekran” diye genişletelim artık. Mobil telefonlar, tabletler, iPad'ler, akıllı cihazlar... bunların içine doğuyorlar.  Günün büyük kısmını bilgisayar başında geçiren anne-babalar olarak şimdi çok olmasa da ileride "ekran bağımlılığı" sorunu yaşayabileceğimizi hissediyorum. Sanki.

Bir Annenin Blogu - Babasıyla Assasin Creed oynayan bebek


Fazla TV seyretmeyen biri olarak Deniz’in hayatımıza girmesiyle TV’yi neredeyse açmaz olduk. (Dizi ve filmleri, günlük 4 saatlik yolda sular seller gibi tabletten alıyorum.)  Ama Deniz’den önce de karşılıklı Heroes of Might and Magic, WOW ve Call of Duty oynayan bir anne ve bir baba olarak ileride bunun bir "ekran bağımlılığı" sorunu şeklinde karşımıza çıkabileceğini hissediyorum sanki. Şu anda 2,5 yaşında bile ortada başıboş bir tablet veya telefon bulursa hemen parmakla sayfa çevirme hareketine başlıyor.

TV konusundaki araştırmalarda dönüm noktası: 2 yaş. 

Düşünme, görme, duyma gibi beyin fonksiyonlarından sorumlu yaklaşık 100 milyar sinir hücresi (nöron) ile doğuyoruz ve ölene kadar bu sayıya bir yenisi eklenmiyor. Bu sinir hücreleri ‘sinaps’ denen küçük boşluklarla birbirlerine bağlanıyorlar. Yaşamın ilk 8 ayı boyunca sinir hücreleri arasında bağ oluşumu inanılmaz derecede hızlı oluyor. Bu bağı geliştirmenin de en iyi yolu, diğer insanlarla ve dünya ile etkileşimde olmak. İşte bu ilk 2-3 yıl bebeğin zihinsel faaliyetlerinin gelişimi açısından kritik dönem. Televizyon ve diğer elektronik cihazlar, çocuğun bu ‘keşfetme, oyun oynama, ailesi ve çevresiyle iletişimde olma’ zamanın bölüyor ve zedeliyor.

2 yaşından önce sürekli televizyona maruz kalan çocukların dil gelişiminde, okuma becerilerinde, uyku kalitelerinde ve kısa dönem hafızalarında ciddi negatif etkileri olduğu söyleniyor başta Amerikan Pediatri Akademisi (AAP) olmak üzere birçok uzman tarafından. Bu yaş grubuna uygun olduğu söylenen programların bile aslında faydadan çok zararı dokunabilir çünkü bebeğin beyni henüz bu kadar hızlı akan görüntülere hazır değil. İlk 6 ayında bebek ekranda gördüklerinin çok azını anlıyor. Ekrandaki parlak renkler ve sesler ilgisini çekebilir ama gördüklerine anlam veremez. 1 yaşından sonra zihinsel ve algısal yetilerinin gelişmesiyle ekrandaki insanları ve nesneleri tanımaya başlar. Ancak hala görüntüler arasındaki ilişkiyi tam yerine oturtamaz.

2-3 yaş arası, günde yarım saat TV/Ekrana izin çıkıyor. Konuşma ve dil uzmanı Dr. Sally Ward, bu dönemde ebeveynlerin seçtiği interaktif programlarda çocukların kendilerine sorulan soruları yanıtlayarak ekrandan bir şeyler öğrenebileceklerini söylüyor.

3-5 yaş arası ekrana maruziyet 1 saate çıkabilir, yine ailelerin içerik seçmesi şartıyla.

Bir Annenin Blogu - Tabletle Büyüyen Çocuk

Televizyon seyretmek pasif bir aktivite olmasına rağmen görüntülerin anlamlandırılması bazı yetileri gerektiriyor. Bir bebek için  televizyon, 2 boyutlu resimlerin her 6 saniyede bir değişmesi şeklinde algılanır ve bu resimler arasındaki bağlantıyı beyin henüz kuramaz. Çocuğun televizyondan bir şey öğrenebilmesi için önce bu görüntüleri anlamlı bir bütünlük içinde birbirine bağlayabilmesi gerekir.
Örneğin; televizyonda top oynayan 2 arkadaş olsun, ilk sahnede biri topu atıyor, 2. sahnede diğeri atılan topu yakalıyor. Topun atılma ile yakalanma süreci arasındaki görüntü: ? Boşluk. Ama gerçek dünyada bebek/çocuk topun atılmasını, topun havalanmasını, hızının giderek azaldığını ve karşı taraftan birinin topu yakaladığını algılayabilirse, TV’de gördüğü kısacık görüntüye bir anlam verebiliyor. Bunun için çevreyle etkileşim çok önemli. Önce gerçek dünyada görecek, sonra sanal dünyada izleyecek.

Televizyonun zararlarından bahsederken 10-15 dakika şöyle bir bakmayı değil, 1-2 saat hiç yerinden kıpırdamadan, aralıksız ve başka bir şeyle ilgilenmeden seyretmeyi kastediyorum. Bu;

  • Küçük çocuklarda dil gelişimini yavaşlatıyor.
  • Ekranda gördüğü görüntüler gece kabus olarak geri gelebiliyor ve bu uyku kalitesini etkiliyor.
  • Görüntüler önüne hazır geldiği için yaratıcılığı gerileyebilir. 
  • Okul çağında çok fazla TV’e maruz kalan çocukların hızlı hareket eden görsel stimulasyona alıştıkları için okulda öğretmenlerine odaklanmalarında sorun yaşadıkları belirlenmiş.
  • Televizyon açıkken hiçbir çocuğun ödev yapmayacağı zaten belli...
  • Günde 4 saatten fazla TV seyreden çocuklarda obezite riski görülüyor. Ayrıca çocuk saatlerce hareketsiz oturduğu için kas sistemi bile etkileniyor. 

Ne olacak, hiç mi TV seyretmeyeceğiz?

İşte birkaç ipucu: Kuralları baştan koyun

TV başında geçirilen zamana sınır getirin:
Günde en fazla 1 saat ve bu 1 saat içinde de 10-15 dakikada bir çocuğunuzun dikkatini televizyondan kopartın. Yan koltuğa oturmasını söyleyin, sofraya tabak taşımanıza yardım etmesini, isteyin, içeriden bir kalem-kağıt getirir misin lütfen diye dikkatini bölün.

Seyretmediğiniz zaman TV’yi kapatın, arkadan sesi gelmesin:
Konuşma ve dil uzmanı Dr. Sally Ward, 20 yıllık araştırmasının sonunda arka planda TV sesiyle yaşamaya alışan çocukların ebeveynlerinin sesi gibi, daha önemli arka plan sesleri yakalamakta zorluk çektiğini ortaya koymuş. Ayrıca kullanılmayan bir televizyon neden açık kalsın ki...

Huzurlu programlar seçin:
Çok aksiyonlu, vurdulu kırdılı programların (çizgi film dahi olsa) küçük çocuk için takip edilmesi zordur. Yavaş geçişli görüntülerden oluşan programlar görseller arasındaki kısacık zamanda bile çocuğa düşünme zamanı verdiği için algılaması daha kolaydır.

Korku öğelerinden uzak durun:
Uyku kalitesinin bozulmaması ve kabuslara uyanmaması için seyretmesine izin verdiğiniz programların şiddet ve korku öğeleri içermemesine dikkat edin.

Birlikte seyredin:
Çocuklar bir yetişkinle birlikte TV seyrettiklerinde daha çok şey öğreniyorlar.

Televizyonu bakıcı gibi kullanmayın:
İşinizi halletmek için çocuğu TV karşısına oturtmak son çareniz olsun.

Program seyredin, televizyon değil:
Belirli bir programı seyretmek için TV başına oturun, önünüze ne gelirse seyretmeyin/seyrettirmeyin. Program bitince de televizyonu kapatın. Gerçi çocuk kanalları artık 24 saat yayın yapıyor, ve “hadi bakalım çizgi film bitti” diyemiyorsunuz çünkü hiç bitmiyor. O zaman süre koyun.

Siz örnek olun:
Her hareketimizi kopyalyan çocuklar, söylediklerimizden çok yaptıklarımıza bakarlar. Yapmalarını istemediğiniz şeyleri, siz de yapmayın.



Ben şimdilik bu konuya şöyle bir çözüm buldum buna. Ekranı açmadan pazarlığa başlıyorum. "2 çizgi film" ya da "10 dakika seyredeceğiz" diye baştan belirtiyorum. Tablete yüklediğim birkaç uygulama var, onların dışında Simon’s Cat seyrediyoruz birlikte. Maksimum 2-3 dakikalık animasyonlar ve görsel olarak oldukça sade. Seyretme hipnozuna kapılmaması için onu bile seyrederken soru-cevap yapıyoruz. Denizcim, kedi nerde, adam ne yapıyor, kedi nereye gidiyor gibi.. olabildiğince interaktif hale getirmeye çalışıyorum.

Şimdilik bu yöntem çalışıyor, bakalım ne zamana kadar?

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...