Reklam

Ev Yapımı Portakallı Pasta

Deniz'in 3. doğum günü kutlamalarının en çok konuşulan yanı bu pasta oldu. Çeşitli denemelerden sonra tutturduğumuz pastanın yapımı çok kolay, lezzetli ve en güzeli de yağsız olması.

3 Yaşın Vazgeçilmez 6 Kitabı

İşte size Deniz'in elinden düşürmediği kitaplarının listesi...

Yuva Günlüğü

10. günün sonunda -ağlamadan- yuvaya giden Deniz'in gün gün alışma süreci...

Küçük Bünyelere Küçük İşler

Küçük çocuklar, örnek aldıkları "büyükler"in dünyasına katılmaya can atıyorlar. Onlara yaşlarına ve boyutlarına uygun 1-2 küçük iş verdiğinizde dünyaları büyüyor, kendilerini "biz"den görüyorlar. İşte, size 3 yaşa uygun iş listesi:

18 Aralık 2012 Salı

Yeni Doğanla Kaliteli Zaman Geçirmek?

Ne dedin, ne dedin???

Reklamlarda, filmlerde hep mutlu bir anne, gülümseyen pırıl pırıl bir bebek oluyor, birlikte mırıldaşıyorlar, oyun oynuyorlar, anne kitap okuyor, bebeği huzurla uykuya dalıyor, hayat kolay ve güzel... Deniz daha 1 aylık ama o safhaya geçemedik henüz. Bizde yaşanan daha çok kafası kesik deli tavuk sendromu...

Gün içinde Deniz uyurken ben de uyumaya çalışıyorum. Deniz uyanınca alt değiştirme-beslenme-gaz çıkarma döngüsüne başlıyoruz ve bu döngü 1,5 saat gibi sürüyor. Oyun oynayıp, şarkılarla masaj yapıp, kitap okyacak ne hal oluyor ne de zaman. Ya ben bir şeyi yanlış yapıyorum ya da bu kaliteli zamanlara daha çoook var....

12 Aralık 2012 Çarşamba

Koca 1 Ay Geçti

Deniz bugün 1. ayını doldurdu. Boyu 54 cm, kilosu 4300 gr.



Şimdiden kafasını kaldırabiliyor ve yüzüstü koyunca emekler gibi hareketler yapmaya çalışıyor. Zamanından evvel...

Biraz kilo alınca gıdısı çıktı, kolları, bacakları da yumrulaştı, bebeğe benzedi.

8 Aralık 2012 Cumartesi

İlk Yatak Keyfi

Bu sabah Deniz'i ilk kez kendi yatağımıza, aramıza aldık. Uyuması için değil, hep beraber mırmır yapmak için :)

Ben küçükken hatırlıyorum, hafta sonlarında annemle babamın arasına girmek en sevdiğim şeylerden biriydi. Bütün ilginin üzerimde olduğunu ve sonsuzca sevildiğimi bildiğim yerdi onların araları. Deniz'in de bu tatmin edici duyguyu tatmasını istiyorum.

Ben bebekken de çocukken de hiç annemlerin yanında uyumamışım, hep kendi odamda kendi yatağımda yatmışım. Deniz'i de böyle alıştırmak istiyorum. Şu anda yatağın yanındaki beşikte yatıyor. 3-4 aylık olunca kendi odasındaki yatağa alıştırmak niyetindeyim.

Hangi yatak?

Bebek odasını yaparken bu yatak konusu çok kafamı karıştırmıştı. Çok çeşitli araçlar var; karyola, beşik,  oyun parkı yatak... hangisinden alsak daha uzun ömürlü ve sağlıklı olur diye araştırma yaparken tanıdıklardan beşik ve mama sandalyesi-yatak geldi. Biz de 7-8 yaşına kadar kullanabileceği kendi yatağını aldık. Böylece evde bir anda -ayıptır söylemesi- 3 yatak oldu, her biri ayrı kullanıma uygun..

Deniz'in kendi odasına aldığımız yatak uzun ömürlü ve nihayetinde alınması gereken bir yatak.. Biz Belis'in Ümraniye'deki yerinden aldık, tarih verdiler, gelip kurdular. 4 çekmecesi var, nevresim vs koyduk. ayrıca sallanıyor.

Bir tanıdıktan ilk aylarda kullanılacak bir beşik geldi. Bu beşik yatak odasında yatağımın yanında duruyor ve doğumdan beri geceleri burada yatıyor Deniz. Hık dese duyuyorum, ayrıca sallandığı için geceleri kalkmadan da, ayağımla iterek sallayabiliyorum.

Yine tanıdıktan gelen bir mama sandalyesi var, bebek oturana kadar yatak olarak kullanılabiliyor. Onu da salona koyduk, gün içinde çeşitli seste ve ışıkta uyumaya alışşın diye. Şimdilik bu 3'lü gayet iyi idare ediyor.


14 Kasım 2012 Çarşamba

Evde İlk Günler

İlk kez bebek sahibi olan, evde düzeni seven, programlı, derli toplu biri olarak hayatımın en zorlu ve sıkıntılı günlerinin başladığını bilmiyordum. Bebek demek programsızlık demek.

O kendine bir düzen kuruyor muhakkak ama o sizinkine uymuyor. Evde bir anda çoğalan nüfus, mutfağın kalabalığı, yeni bir ev düzeni derken bir anda her şeyin içinde kaybolmuş ve kendi evinizde her şeyin kontrolünü yitirdiğinizi görüyorsunuz. Bence bebek bakımı kadar zor bir şey bunu kabul etmek.



İlk 10 gün annem yanımda kaldı. Gündüz için de bir bakıcı bulduk. Tüm bu desteğe rağmen bence hayatımın en zor günleriydi. Sezaryen yüzünden devam eden ağrılarımın yanı sıra değişen hormonların getirdiği depresyon, ağlama sesiyle gelen panik, hiç bir şeyi kontrol edememenin çaresizliği ve tabi ki acemilik, her şey üst üste geldi.

Hastanede hemşireler 30 saniyede alt değiştirirlerken 'ne kadar zor olabilir ki' dedim. Evde aynı işlemi bizim yapmamız dakikalarımızı aldı, üstelik kaç kez pipiyi hesaba katmadığımız için üzerimize işedi. Pipi konusunda en parlak fikir e-bebek'ten aldığımız ıslak mendille geldi: Pipiped: Yüzyılın buluşu :)

Deniz 17 günlükken parmaklarını emmeye başladı. Emzik konusunda kararsızdım ama parmaklarını emme alışkanlığı olacaksa emzik emsin bari diye düşündüm ve ertesi gün bir emzik alıp ağladığı zaman ağzına koydum. 1-2 çıkardı ama sonra cooork diye yapıştı ve sakinleşti. Ooohhh be! Yüzyılın 2. güzel buluşu! Akşamlarımız zor geçmeye başlamıştı, emzik biraz olsun hepimizi rahatlattı. Ama şimdi de emzik düşünce ağlıyor.

12 Kasım 2012 Pazartesi

Deniz Doğuyor


Sabah çantamı yeniden kontrol edip sükunet içinde Kadıköy Şifa Hastanesi'ne gittik. Kolay değil 10:30'da Deniz'le randevum var... 

Deniz'in gelişi haftalardır, hatta aylardır ve belki yıllardır (!) öyle heyecanla bekleniyor ki, dünyaya geleceği 12 Kasım 2012 sabahı sanki bütün heyecanım çekilmiş gibiydi. Normal doğum diye tuttururken son haftada kordon dolandığı için sezaryene dönmüştük; her şey planlıydı yani, saat kaçta ve nasıl olacağı... 

Aile süsleme ekibi sabah 7'de hastaneye, ellerinde malzemeleri ve özel olarak hazırlanmış Deniz kurabiyeleri ve çikolatalarıyla bizden önce gittiler ve hazırlıklara başladılar. Biz hastaneye vardığımızda karnımda minik kelebekler uçuşmaya başladı. Kapısı mavi tüllerle süslü odanın önünde ailemin gözleri dolu gülümseyişlerini görünce bekleyişin sonuna geldiğimi, 1 saat içinde hayatımın tamamen değişeceğini bir kez daha hatırladım. Artık hiç bir şey benim kontrolümde değildi. Zaten o andan itibaren gözlerim hep suluydu. 

10'da doktorum, bu yolculuktaki kaptanım Op. Dr. Sühendan Türkmen geldi, konuşup beni rahatlattı. 10:30'da ameliyathaneye alındım. Epidural sezaryen için hazırlıklar başladı. Aydın da yanıma geldi, elimi tuttu. Ha çıktı, ha çıkacak derken ciyak ciyak bir "ııınnnnnnghaaaaa" sesi duyduk. Sonrasını baygın olmamama rağmen yarım yamalak hatırlıyorum. 3 kilo, 49 cm boyutundaki buruşuk, pespembe suratlı minik bir şeyi göğsüme koydular. Ben şaşkın, o benden de şaşkın... Sonra rutin tetkikler için hemşireler minnoşu aldılar ve ben dikilmeye başlandım. 



O an hissettiğim şuydu: burada yatan ben miyim ve bu içimden çıkan benim canlım mı? Bir anda müthiş bir bebek aşkı hissetmediğimi söylemeliyim. Bu sevgiyi zamanla hissetmeye başladım. 
Odaya gelir gelmez hususi fotoğrafçım Ali Özatalay deklanşöre basmaya başladı. Hemşire Deniz'i getirdi ve Sühendan Teyze nasıl emzirmem gerektiğini gösterdi. Sayısız kediyi tuttum, Deniz'i bir düzgün tutamadım, elimden kayıp düşecek ya da fazla bastırsam incinecekmiş gibi geldi.
Hastanede 2 gece kaldım. Bu arada ertesi gün Deniz sünnet oldu, aradan onu da çıkarmış olduk. Şifa'nın hemşireleri banyo yaptırmayı, alt değiştirmeyi ve çeşitli emzirme tekniklerini gösterdiler. Onlar yapınca şipşak kolaymış gibi geliyor. Alt değiştirmenin ne zorluğu olabilir ki diyorsun. Kazın ayağı öyle değilmiş, eve geldiğimiz ilk gün bir alt değiştirmem 10 dakikama ve 3 beze mal oldu... 
3. günde eve çıktık. 7 kat dikilmiş karın kaslarım öyle acıyordu ki, oturup kalkmak, hapşırmak, öksürmek, hatta gülmek bile işkence olmuştu. 

Eve çıktıktan sonraki 30-40 gün hayatımın en zor dönemi oldu herhalde. Değişen hormonlar ve tümüyle kontrolden çıkmış ev düzeni, fiziksel ağrı, uykusuzluk, tıkanan göğüsler, her ağladığında sanki fizik problemiymiş gibi kafamda "şimdi neden ağlıyor ki" sorusu, "bundan sonra hayatım böyle mi geçecek" endişesi... Sihirli 40. günden sonra hayat ve bünye normale dönmeye başladı...  
Bu arada daha önce de Kadın Doğum Bölümü'nde 6 gün kalmış biri olarak Şifa'nın hemşirelerine ayrıca teşekkür etmek isterim.


27 Temmuz 2012 Cuma

Hamilelikte 23. Hafta

Aradan tam 10 hafta geçmiş, 2,5 ay yani. 

Elim nedense yazmaya gitmiyor, yazdığım zaman da tam içimdekileri yansıtamadığımı düşünüyorum ve yazmaktan soğuyorum. Ne hissediyorsam sadece kendime saklamak istiyorum gibi bir his de gelişiyor. ama yıllar sonra nasıldı acaba bu his diye unutur, merak eder miyim?

Deniz, artık küçük bir insan. -evet, adı Deniz oldu, Selim ile Deniz arasında kararsız kaldık bir süre ama Deniz ağır bastı - bu minik insan en son dünkü ultrasonda bize esnedi, gülümser gibi birşey yaptı, ellerini ve kollarını oynattı. Yüz hatları bayağı belirginleşmiş. Gelişimi iyi. 600 gr civarında şu an. benim de karnım gayet belli oluyor, -- anlayana, hala toplu taşımada anlamayıp bön bön bakan herifler oluyor, bakacağına kalk da yer ver, gerzek! -- 

Kilom 57. Toplam 5 kg aldım şimdiye kadar. bu da harika. En başından beri sporu ihmal etmeyeceğim diye büyük konuşuyordum, daha 2 gün üst üste spor yapamadım. Haziran ve temmuz inanılmaz sıcak ve nemli geçiyor, değil spor yapmak 2 adım atarken bunalıyorum. Bir de rahatlamak için yoga, pilates vs yapmaya gideceğim, oraya giderken yolda katil olacak kadar sinirleniyorum. Nesine rahatlayacağım! Onun için tüm hayat şartlarımın değişmesi lazım. 

Deniz, yaklaşık bir ay önce hareketlerini belli etmeye başladı. Aydın özellikle ilk tekmeyi yedikten sonra baba olacağı gerçeğini daha bir pekiştirdi. Şimdi günde defalarca içimdeki suda lıpır lıpır oynayan bir balık hissediyorum. Artık minik minik kasılmalar da başladı. Kasılmaların çok rahat bir his olduğunu söyleyemeyeceğim ama tekmeler, kafa atmalar, harika. 

Deniz için minik minik alışverişe başladık. Özellikle 5 Temmuzda Atıl'ın randevusundan sonra bebeğin sağlıklı olduğu yetkili ağızca tescil edilince rahat bir oh çekip alışveriş listemi güncelledim. Geçen hafta Memo'nun bağlantılarını kullanarak ilk eşyaları almaya başladık. Banyo takımı, telsiz vs.. 

Bu arada ilginç tesadüfler sonucu Deniz'in ilk hediyesini almış olduk. 3 aylık 3 bacaklı bahçe kedisi: Üçgen. Hiç hesapta yokken bir anda hayatımıza giren Üçgen, en başta Deniz'e arkadaşlık edecek. 

18 Mayıs 2012 Cuma

Hamilelikte Bulantının Önüne Geçmek İçin İpuçları

Bugün itibariyle 13 haftalık hamileyim. Ense kalınlığı, kan testi, herşey normal. Beyin kabuğu da yerli yerinde. 

Blog olayına yeniden başlamanın nedeni anlatacak çok farklı bir şeyim olduğundan değil,- her hamilelik 3 aşağı 5 yukarı aynı seyirde gidiyor,- aradığım konuda fazla kaynak bulamamamdı:
Hamileliğin zorlukları

İlk günden hiçbir sıkıntı yaşamadan mutlu mesut, gazsız, bulantısız hamilelik geçirenleri sevmiyorum. Bir de daha ilk aylarında "hayatımın en güzel duygusu" hafifliğinde ortada dolananlara tahammül edemiyorum. 

Okuduğum bloglar ve 1-2 kitap hamileliğin kadın vücüdüna ve hayatına getirdiği güzelliklerden, heyecanlardan bahsediyor. Kimse doğru dürüst sıkıntılardan bahsetmiyor. 

Nerdeyse 5. haftadan itibaren mide bulantısı yaşıyorum. 3. aya girince kesilir onlar dediler, kesilmedi henüz. Sabah kahvaltıdan sonra başlıyor, gece yatana kadar. Yediklerimi sindiremiyorum, zaten faydalı hiçbirsey yiyemiyorum. Salata, yoğurt, süt, balık, sebze yemeklerinin yanına yaklaşamıyorum. makarna, patates ve kuruyemiş (ceviz, fındık, kuru meyveler, kabak çekirdeği) kurtarıcım oldu. Sebze ve lifli yemediğim için bağırsaklarım durma noktasında, o da ağırlık ve şişkinlik yapıyor. Hayat bir anda zorlaştı, daha ortada birşey yokken. 

Hamilelikten birkaç ay önce dietisyene gidip 58 kg'dan 51'e indim ve orda hamile kaldım. 3 ay sonunda 52 oldum, ki onun da yarısı gazdır. Geçtiğimiz 3 ay içinde diet listesindeki günlük 1800 kalorilik dieti uygulamayamadım. Sağlıklı gıda rezervlerim tamamen dolmuş herhalde, 3 ayım karbonhidrat ağırlıklı geçti. Şimdi yavaş yavaş salata, süt, günlük pişmiş bazı sebze yemeklerini yiyebiliyorum. 

Bana iyi gelen birkaç öneri:

Mide bulantısı için beyaz leblebi kurtarıcı oldu. Onun geçirmediği durumlarda bir bardak suyun içine 1-2 dilim taze zencefil attım. Kıtır kıtır yemeyi becerebilirseniz, ne ala. Ben yandım, onun için suya koydum, aroması hafifledi biraz. 



Gaza bir çare bulamadım. Sabahları ılık su içip 1-2 kuru kayısı yiyorum, gün içinde çıktı alınıyor, yoksa 2-3 gün çıkmadığı oluyor. Gaz ve onun şişkinliği davem ediyor, hayatı zindan eden birşey.

15 Mayıs 2012 Salı

Hamilelikte 10. Hafta

10. haftadayım.
Hazımsızlık ve şişkinlik hissi neredeyse kayboldu. Karnım aç olsa bile canım bir şey yemek istemiyor. Nihayetinde yediğim şeyler de, geçen gece püre istedim, dün lazanya... üşenmeden hepsini yapıp yiyoruz. 

3 gündür kuyruk sokumumda bir ağrı var. Kitapları açıp baktım; iskeletim değişiyor. Rahim büyüdükçe vücudun ağırlık merkezi değişiyormuş ve ona göre omur iliğim şekilleniyormuş.
Kuyruğum da çıkarsa kedi sıfatını tam layıkıyla taşıyabilirim :)
Ve yeni şikayetim: baş ağrısı! En korktuğum şey migrenimin başlaması. Ağrının 3. gününe girdim bugün. Geceleri banyo yapıp erkenden çin yağı sürüp uyuyorum. İşe gelince havasızlık, klima, monitör ağrımı yeniden başlatıyor. Allahtan dayanılmayacak kadar ağır bir ağrı değil. Yine kitaplara göre bu haftalarda hormon değişikliğinden dolayı burun tıkanıklığı ve sinüslerin tıkanmasına bağlı olarak baş ağrıları olabilirmiş. tam da bu işte...

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...