Reklam

Ev Yapımı Portakallı Pasta

Deniz'in 3. doğum günü kutlamalarının en çok konuşulan yanı bu pasta oldu. Çeşitli denemelerden sonra tutturduğumuz pastanın yapımı çok kolay, lezzetli ve en güzeli de yağsız olması.

3 Yaşın Vazgeçilmez 6 Kitabı

İşte size Deniz'in elinden düşürmediği kitaplarının listesi...

Yuva Günlüğü

10. günün sonunda -ağlamadan- yuvaya giden Deniz'in gün gün alışma süreci...

Küçük Bünyelere Küçük İşler

Küçük çocuklar, örnek aldıkları "büyükler"in dünyasına katılmaya can atıyorlar. Onlara yaşlarına ve boyutlarına uygun 1-2 küçük iş verdiğinizde dünyaları büyüyor, kendilerini "biz"den görüyorlar. İşte, size 3 yaşa uygun iş listesi:

26 Aralık 2005 Pazartesi

Kediler Aşık Olabilir mi?

Aşkı sırf tek ırkla sınırlamamak lazım. Kedi, bazı insana farklı bağlanıyor. Onun için evdeki herkesin farklı bir rolü oluyor.
  
Kekik için annem, “anne” ve “sevgili”. Kimseye göstermediği ilgiyi ona gösteriyor, ‘hadi sevgilim yatağa’ dediği zaman babamdan önce, bol tüylü yukarı kalkmış kuyruğu yaylanarak koştura koştura yatağa gidip annemi bekliyor. Ola ki annem yolda mutfağa, banyoya uğrayıp randevusuna gecikirse hımmmppf yapıp kurulduğu yastıktan kalkıyor, onun yanına gidip bekliyor. Eninde sonunda yanına geleceğini bilse bile...



Ben, mamacı, kumcu, zaman zaman oyun oynatan ama genelde iğneye götüren kötü cadıyım. O taşıma kabına ne zaman yaklaşsam Kekik, soluğu salon köşe kanepesinin en dibinde alıyor. İki büklüm kanepe altından onu çıkardıktan sonra üstüme işereyek beni ödüllendiriyor. Zaten yılda topu topu 3-5 kere olan bu ziyaretlerin onun iyiliği için olduğunu tüm yol boyunca anlatmaya çalışsam da nafile... Ancak mama kabını doldurunca benle barışıyor ve yüzüme bakıyor.

Kekik için kardeşim bir fışfış kayıkçı, bir oyun/mıncık adamı. Elmyra tarzı öpülüp mıncıklandıktan sonra kendini kardeşimin kucağından öyle bir fırlatışı var ki...

Babamsa akşamın geldiğini ve dolayısıyla –sanki bütün gün yayılmıyormuş gibi- ‘yorgun’ günün ardından koltuğa yayılıp gevşeme zamanının geldiğini gösteren kişi. Gerçi annem koltuktaysa, yine hiçbirimizin yüzüne bakmıyor.

Herkesin rolü bu kadar farklı ve kesinken içimizden birine özel olarak yaklaşması da doğal. Şahsen burada biraz alınganlıkla biraz da göğsümü kabartarak, aşkım Kekik’in benim yerime annemi seçmiş olduğunu söyleyebilirim.

Aynı pozisyona daha sonra Minnoş’un beni seçmiş olması da biraz olsun yüreğimi dindiriyor.  

Bir insan kediye aşık olabilir mi? Bir kedi insana aşık olabilir mi?

Adı aşk değildir belki ama o yoğunluğu tanımlayacak başka bir sözcük bulamıyorum. Gözümün önündeki resmi çizmeye başlamadan önce, Kekik’in dimdik gözlerinin içine baktığım sık zamanlarda, eğer o bakış birkaç dakikayı bulmuşsa, gözlerinin içindeki anlamın değiştiğine şahit oluyorum. Sıradan, o anlık bir bakış olarak başlıyor ve saniyeler içinde “bakmak”tan “görmek”e kayıyor. Göz bebekleri büyüyor, uzaktaki karanlık bir noktaya yoğunlaşır gibi daha da kararıyor, kulaklarını hafiften arkaya çektiği için alnı geriliyor. Ve bakmaya devam ediyor. Ben pes edip sulanmış gözlerimi kapayana ya da başka tarafa çevirene kadar sürüyor bu.

Bu, başıma ilk kez geldiğimde doğrusu biraz şaşırdım ve ürktüm. Kedi konusunda abarttığımı düşündüğüm olmuştur kimi zamanlar. Yatağın üzerinde ikindi uykusuna yatmak üzere yalanıyordu Kekik. O zamanlar Minnoş girmemişti hayatımıza. Rakipsizdim. Demek ki 2001’den önce...  Minik öpücüklerle kafasını severken gözgöze geldik. Sıradan bir durum; her kedi ve insan gözgöze gelirler. Ama o an birşey kilitlendi. Gözlerimden yaş akana kadar kırpmadan, inatla onun gözlerinin içine baktım, gözlerimi ayıramadan. Bir andan sonra artık onu başka bir canlı gibi görmeye başladım. Yüzü sanki bir insana benziyordu. Burnunun ucundaki leke bir bene, göğsünden yüzüne çıkan beyaz, yumuşacık tüyleri ışıldayan bir yüze dönüşüyordu. Bakışlarından sevgi akan, aydınlık, ışık saçan yemyeşil gözlü bir insan duruyordu karşımda.

Her denememde aynı yüzü buluyordum.

Acaba o da benim gözlerimin içine bakarken bir tekir kızı görüyor muydu?

 * * *


Bu yazıyı tam olarak ne zaman yazdığımı hatırlamıyorum. Bir ara tamamlarım diye yarım yamalak kaydetmişim. Geçen gün tesadüfen buldum ve yazıya fazla ekleme yapmadan olduğu gibi yayınlamak istedim.

Kekik, 12 Mart 2005 tarihinde 8 yaşındayken öldü. Yarın tam 5 ay olacak. Bunca aydır bilgisayarımın bir köşesinde yatan bu yazının uyanmak için bugünü seçmiş olması, aklıma sadece tek bir şey getiriyor: Kekik de beni özlemiş... 

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...