Reklam

Ev Yapımı Portakallı Pasta

Deniz'in 3. doğum günü kutlamalarının en çok konuşulan yanı bu pasta oldu. Çeşitli denemelerden sonra tutturduğumuz pastanın yapımı çok kolay, lezzetli ve en güzeli de yağsız olması.

3 Yaşın Vazgeçilmez 6 Kitabı

İşte size Deniz'in elinden düşürmediği kitaplarının listesi...

Yuva Günlüğü

10. günün sonunda -ağlamadan- yuvaya giden Deniz'in gün gün alışma süreci...

Küçük Bünyelere Küçük İşler

Küçük çocuklar, örnek aldıkları "büyükler"in dünyasına katılmaya can atıyorlar. Onlara yaşlarına ve boyutlarına uygun 1-2 küçük iş verdiğinizde dünyaları büyüyor, kendilerini "biz"den görüyorlar. İşte, size 3 yaşa uygun iş listesi:

30 Aralık 2015 Çarşamba

Çamaşır Yıkamanın Keyifli Hali

Ev işleri arasında her hanımın farklı favorileri vardır. Mesela kimi ütü yapmayı sever , bazıları ise yemek yapmayı. Sevdiğiniz işlerin size verdiği keyif ise bambaşkadır ve terapik etkileri vardır. Başka dünyalara gider, hayaller kurar, güzel anları hatırlar, planlar yaparsınız.

Size harika bir haberimiz var. Artık bu keyfi size yaşatan favorileriniz arasına çamaşırı da ekleyebilirsiniz :) Çünkü Rinso bunu mümkün kılıyor.

Rengarenk paketleri ile raflarda dururken bile enerjisini yansıtan Rinso, çamaşır yıkamayı kolay ve eğlenceli bir hale getiriyor. Rinso’nun Kır Bahcesi (Yeşil), Çiçek Bahcesi (Pembe) ve Büyülü Bahçe (Mor) şişeli sıvı deterjanları hem beyaz hem de renklileriniz için tortu bırakmayan bir temizlik vaad ediyor.

Rinso’nun gerçek eğlencesi, yıkama sonrası çamaşır makineninizi açtığınız anda başlıyor. Öyle ki kapağı açtığınız anda tertemiz çamaşırlarınıza eşlik eden muhteşem çiçek kokuları tüm banyoya yayıyor. İşte o an, hissettiğiniz duygular tarif edilmez. Sanki bir anda sevdiğiniz bir melodi çalmaya başlıyor ve o koku sizi alıp bambaşka bir yerlere götürüyor.

Bu kokular o kadar kalıcı ki tertemiz çamaşırlarınızı asarken, kuruturken, ütülerken ve tabii ki giyerken makineyi açtığınız o andaki duygular size kendini hatırlatmaya devam ediyor. Rinso kalıcı bahar kokuları ile çamaşır yıkamayı keyfe dönüştürüyor.

Mutluluk ve keyif zaten anlık değil midir? Mühim olan o anlara hayatınızda yer açmak. İşte Rinso bunu mümkün kılıyor.

Bir boomads advertorial içeriğidir.

16 Aralık 2015 Çarşamba

Tuvalet Eğitiminde Geldiğimiz Nokta

Deniz'in tuvalet eğitimi, çoğu konuda olduğumuz gibi planlı, tıkır tıkır işledi, oldu bitti demek isterdim ama tam bir arapsaçına döndü.

Temmuz ayında tatile çıktığımızda kendi yaşıtı bir arkadaşını çalılara yaparken görünce çiş bir anda eğlenceli bir hal aldı ve o günden sonra minik birkaç kazayı saymazsak çişini tuvalete yapmaya başladı. Seremoniyi de sevdiği için, sifona basmak, el yıkamak, kurulanmak... çok hoşuna gitti. Fırsat bu fırsat diyerek kaka eğitimine de başlamaya niyetlendim. Ama 1 hafta sonra bakıcı ablamız ayrılmak zorunda kaldı ve Deniz'i apar topar yarım gün yuvaya başlattık. Hayatında zaten iki büyük değişiklik yaşarken bir de kaka ile uğraşmayalım diye bir süreliğine erteledik. Bu arada geceleri yine bezli yattı. Çocuk için kafa karışıklığı olabilir, sabah bezsiz, gece bezli olmak ama gece defalarca kalkmaya bu sefer ben hazır hissetmedim. Yuvada da bezli değil, öğle uykularında da, sadece geceleri bez takıyoruz.

Bir Annenin Blogu - Tuvalete oturmuş çocuk
Hayalimdeki sahne....
Ve tabi ki kaka gelince ille bez taktırtıyor. Piyasadaki hemen hemen her tür oturağı aldık, 2-3 kez oturdu, oturmasıyla kalkması bir oldu. Güle Güle Kakalar ve Teo'nun Kaka Kitabı başucu kitaplarımızdan... Onların dışında başka kitaplar okumayı denedim oturaktayken ama daha sayfayı çeviremeden Deniz toparlanıp kalktı, gitti. Yavru kakalar gibi "bühü bühü" yapmayı çok seviyoruz ama gel gör ki onları anneyle tuvalette buluşturmayı bir türlü başaramadık.

Kışın bu eğitimleri vermek pratik anlamda bana zor geliyor. Gece uykusunda ne zaman çişinin geleceğini bilemiyorum, bazen ben uyuyakalıyorum, sabah sırılsıklam uyanabilir ve saatlerce bu ıslaklıkla kalmış olabilir, bu bana daha sağlıksız geliyor. Bu nedenle kaka eğitimini bahara sarkıtmaya karar verdim. Bir de çevremdeki her erkek çocuk annesi benzer bir dönem yaşadıklarını ve bunun aylarca devam ettiğini söyleyince bir nebze kendimi rahatlattım ve oluruna bıraktım. 

Bu tuvalet eğitimini 3 aşamada ele alacağım. 
1. Çiş
2. Gece 
3. Kaka

En kolay seviyeyi atladık ve oyunu orada "save" ettik. Gece eğitimi için benim biraz hazır olmam gerekiyor. Kaka ise bizim için en büyük mihenk taşı. Tuvalet eğitimiyle ilgili yazılanların çoğu bizim duruma uymuyor. 

- Gece ise bezi kuru kalıncaya kadar bez takılması bez kuru kalkınca da, bezi atması ve bir daha da bez takılmaması süreci hızlandırır.

Deniz, gece tam yatmadan önce lıkır lıkır su içiyor. Bunu bir çeşit "anneyi yanımda tutma" yöntemi olarak geliştirdi. Kitabını okuyorum, iyi geceler öpücüğünden sonra odadan çıkıyorum. tam 5 saniye sonra "annneee, ben biraz susadım" Ben bu şekilde hemen her gece 7-8 tur yapıyorum. Her birinde birkaç yudum içiyor. Dolayısıyla bazı geceler bezden taşmış bile oluyor. 

- Tuvalet eğitimine başlamadan önce çocuğun tuvalete veya lazımlığına alışmış olması önemlidir. Her gün belirli aralıklarla tuvaleti olsun olması tuvalete ya da lazımlığa oturarak alıştırmalar yapmak alışkanlık edinmeyi kolaylaştırır.
Ne tuvalete ne de lazımlığa oturmak gibi bir niyeti yok. 3 yaşındaki çocuğu da kolundan tutup oturtamıyorsun ki, ikna yoluyla deniyoruz ama ikna edemiyoruz :)

- Nasıl yapıldığını gösterin.
"Sen yap, ben yapmiiicam" diyen bir akıllı bıdığa anlatın bakalım...


- Gece bezini çok uzatmayın. 2 ayı geçmesin.
Çooooktan geçti....

Şimdi 2. aşama gece bezini kaldırma noktasındayız. bakalım kaç gecede olayı toparlayabileceğiz...

Bu arada Deniz de bir ara tuvalet kağıtlarına takmıştı, ruloyu ters yerleştirmek gibi basit bir çözümü var işin... :)

Bir Annenin Blogu - Tuvalet rulosunu saran çocuk



Tuvalet eğitimiyle ilgili bir başka blogger anne, Alimanne'nin de çocuklara tuvalet eğitiminin nasıl verileceği ile ilgili birkaç önerisi var. Okumak için tıklayın.

Tuvalet Eğitiminde Geldiğimiz Nokta

Deniz'in tuvalet eğitimi, çoğu konuda olduğumuz gibi planlı, tıkır tıkır işledi, oldu bitti demek isterdim ama tam bir arapsaçına döndü.

Temmuz ayında tatile çıktığımızda kendi yaşıtı bir arkadaşını çalılara yaparken görünce çiş bir anda eğlenceli bir hal aldı ve o günden sonra minik birkaç kazayı saymazsak çişini tuvalete yapmaya başladı. Seremoniyi de sevdiği için, sifona basmak, el yıkamak, kurulanmak... çok hoşuna gitti. Fırsat bu fırsat diyerek kaka eğitimine de başlamaya niyetlendim. Ama 1 hafta sonra bakıcı ablamız ayrılmak zorunda kaldı ve Deniz'i apar topar yarım gün yuvaya başlattık. Hayatında zaten iki büyük değişiklik yaşarken bir de kaka ile uğraşmayalım diye bir süreliğine erteledik. Bu arada geceleri yine bezli yattı. Çocuk için kafa karışıklığı olabilir, sabah bezsiz, gece bezli olmak ama gece defalarca kalkmaya bu sefer ben hazır hissetmedim. Yuvada da bezli değil, öğle uykularında da, sadece geceleri bez takıyoruz.

Bir Annenin Blogu - Tuvalete oturmuş çocuk
Hayalimdeki sahne....
Ve tabi ki kaka gelince ille bez taktırtıyor. Piyasadaki hemen hemen her tür oturağı aldık, 2-3 kez oturdu, oturmasıyla kalkması bir oldu. Güle Güle Kakalar ve Teo'nun Kaka Kitabı başucu kitaplarımızdan... Onların dışında başka kitaplar okumayı denedim oturaktayken ama daha sayfayı çeviremeden Deniz toparlanıp kalktı, gitti. Yavru kakalar gibi "bühü bühü" yapmayı çok seviyoruz ama gel gör ki onları anneyle tuvalette buluşturmayı bir türlü başaramadık.

Kışın bu eğitimleri vermek pratik anlamda bana zor geliyor. Gece uykusunda ne zaman çişinin geleceğini bilemiyorum, bazen ben uyuyakalıyorum, sabah sırılsıklam uyanabilir ve saatlerce bu ıslaklıkla kalmış olabilir, bu bana daha sağlıksız geliyor. Bu nedenle kaka eğitimini bahara sarkıtmaya karar verdim. Bir de çevremdeki her erkek çocuk annesi benzer bir dönem yaşadıklarını ve bunun aylarca devam ettiğini söyleyince bir nebze kendimi rahatlattım ve oluruna bıraktım. 

Bu tuvalet eğitimini 3 aşamada ele alacağım. 
1. Çiş
2. Gece 
3. Kaka

En kolay seviyeyi atladık ve oyunu orada "save" ettik. Gece eğitimi için benim biraz hazır olmam gerekiyor. Kaka ise bizim için en büyük mihenk taşı. Tuvalet eğitimiyle ilgili yazılanların çoğu bizim duruma uymuyor. 

- Gece ise bezi kuru kalıncaya kadar bez takılması bez kuru kalkınca da, bezi atması ve bir daha da bez takılmaması süreci hızlandırır.

Deniz, gece tam yatmadan önce lıkır lıkır su içiyor. Bunu bir çeşit "anneyi yanımda tutma" yöntemi olarak geliştirdi. Kitabını okuyorum, iyi geceler öpücüğünden sonra odadan çıkıyorum. tam 5 saniye sonra "annneee, ben biraz susadım" Ben bu şekilde hemen her gece 7-8 tur yapıyorum. Her birinde birkaç yudum içiyor. Dolayısıyla bazı geceler bezden taşmış bile oluyor. 

- Tuvalet eğitimine başlamadan önce çocuğun tuvalete veya lazımlığına alışmış olması önemlidir. Her gün belirli aralıklarla tuvaleti olsun olması tuvalete ya da lazımlığa oturarak alıştırmalar yapmak alışkanlık edinmeyi kolaylaştırır.
Ne tuvalete ne de lazımlığa oturmak gibi bir niyeti yok. 3 yaşındaki çocuğu da kolundan tutup oturtamıyorsun ki, ikna yoluyla deniyoruz ama ikna edemiyoruz :)

- Nasıl yapıldığını gösterin.
"Sen yap, ben yapmiiicam" diyen bir akıllı bıdığa anlatın bakalım...


- Gece bezini çok uzatmayın. 2 ayı geçmesin.
Çooooktan geçti....

Şimdi 2. aşama gece bezini kaldırma noktasındayız. bakalım kaç gecede olayı toparlayabileceğiz...

Bu arada Deniz de bir ara tuvalet kağıtlarına takmıştı, ruloyu ters yerleştirmek gibi basit bir çözümü var işin... :)

Bir Annenin Blogu - Tuvalet rulosunu saran çocuk



Tuvalet eğitimiyle ilgili bir başka blogger anne, Alimanne'nin de çocuklara tuvalet eğitiminin nasıl verileceği ile ilgili birkaç önerisi var. Okumak için tıklayın.

9 Aralık 2015 Çarşamba

Anne Bebek Çocuk Fuarı İçin Geri Sayım Başladı

2015'i harika ve dopdolu bir fuarla kapatmaya ne dersiniz?

Bir Annenin Blogu - İBS Anne Bebek Çocuk Fuarı'nda etkinlik yapan çocuklar

Boyut Yayın Grubu'nun düzenlediği İBS Anne Bebek Çocuk Fuarı, 11-13 Aralık 2015 tarihleri arasında İstanbul Kongre Merkezi'nde çocuk sahibi olan ya da bebek planlaması yapan tüm aileleri harika bir şölenle bir araya getiriyor.

3 gün sürecek fuarda, hamilelik döneminden okul çağına, 0-12 yaşa uygun ürünlerin tanıtımı, atölye çalışmaları, çeşitli konularda uzmanların katıldığı oturumlar olacak. Doğum, emzirme, anne sütünü saklama, sütü arttırma yöntemleri, anneler için evde egzersizler, sosyal medya ve fotoğrafçılık, bloggerlik, bebeklerde ve çocuklarda cilt hassasiyetleri, çocuğun hayatında oyunun önemi gibi çok kapsamlı konulara yer veriliyor. Bu dopdolu programda insan hangisine katılacağına karar veremiyor. Ayrıca fuarda halk oylamasıyla seçilen Anne Bebek Ödülleri sahiplerini bulacak. 

Bir Annenin Blogu - İBS Anne Bebek Çocuk Fuarı'nda yüz boyatan kızÇocuklar da unutulmamış; Susam sokağı karakterleri Edi, Büdü, Kurabiye Canavarı, Elmo, Kont ve Abby de İBS'de!

Dünyanın en ünlü sokağı olan Susam Sokağı'nın karakterleri fuar için Türkiye'ye geliyor. "Edi, Büdü, Kurabiye Canavarı, Elmo, Kont ve Abby"li Susam Sokağı 11 Aralık'tan itibaren İstanbul'da olacak. İstanbul Kongre Merkezi'nin içine kurulacak olan Susam Sokağı'nın renkli şovları üç gün boyunca 11:00 -19:00 saatleri arasında minikleri ve anne, babaları ağırlayacak.

Oturum Programına buradan ulaşabilirsiniz.

18 Kasım 2015 Çarşamba

Deniz'in 3. Doğum Gününü Kutladık

Bu hafta minik çekirdeğim, Deniz'imin 3. yaşını kutladık.




Hafta sonu ilk kutlamayı evde, aile içinde yaptık, gerçek günü olan 12 Kasım'da ise yuvada arkadaşlarıyla bir kutlama yaptık. Son 4 günde 3 koca pasta yaparak kendi çapımda bir rekor kırdım. Son derece hafif ve yağsız bu pastanın tarifini de sizlerle  paylaşmak istiyorum.

Hazırlıklarımız aslında günler öncesinden başladı. Kadıköy'de parti ve pasta süsü satan dükkanlarda dolanıp aksesuarlarımı topladım. Pinterest'ten pasta, kek tarifleri karıştırıp 2 hafta öncesinden denemelere başladık. Yıllardır yaptığım kendi kek tariflerim var tabi ama farklı bir şey olsun istedim. İlk yaptığımız pastada üzerine krem şantivari bir krema koyduk, bence olmadı. Zaten donunca kabuk gibi soyuldu anca o kabuğu sıyırıp yiyebildik :) Sonraki denememizde Dr. Oetker'in Pastacı Kreması'nı kullandık, sonuç fena değil. Ama son denemede Kenton'un pastacı kremasını bence en başarılısı oldu, daha az şekerli ve yoğun bir kıvamı olduğu için.




14 Kasım 2015 Cumartesi

Doğum Günü Pastası: Portakallı Pasta

Pinterest'te gördüğüm bir fotoğraf bana annemin yaşgünlerimde hazırladığı 2 katlı pastaları hatırlattı ve Deniz'in 3. yaşgünü için biz de el emeği bir pasta yapmak istedik. Her anlamda -özellikle içinde katı ve sıvı yağ olmadığı için kalori anlamında- ekonomik olan pandispanya tabanlı bir pasta tarifi ürettik.

Pastanın adına portakal dolgulu pandispanya dedim ama mevsimine göre her şey konabilir. İlkini limonlu denemiştik, o da güzeldi. Yakında krokanlı, çilekli ve çikolatalı deneyeceğiz.

Pandispanya 3 malzemeden oluşuyor, un, şeker ve yumurta. Kabartma tozu bile yok. Pastanın esprisi, kalın bir pandispanya yapıp yatay ortadan 2'ye kesmek ve arasını hazırladığınız dolguyla doldurup krema ile kaplamak. Krema haricinde pastada hemen hemen hiç yağ yok. Doğum günü nedeniyle bu seferlik her yanını krema ile kapladık. Pastanın dikkat edilecek 1-2 püf noktası var sadece...


İşte Portakal Dolgulu Pandispanya Pastası tarifimiz:

Malzemeler:

Çapı 22 cm olan kek kalıbı için:

5 yumurta
150 gram un
150 gram toz şeker
bir tutam tuz ve portakal kabuğu rendesi

Çapı 24 cm olan kek kalıbı için:
6 yumurta
180 gram un
180 gram toz şeker
bir tutam tuz ve portakal kabuğu rendesi

Portakal Dolgu İçin:
2 yumurta
1 çay bardağı toz şeker
2-3 adet portakalın suyu
1 çorba kaşığı buğday nişastası
1 tatlı kaşığı tereyağ
1 paket hazır pastacı kreması

Pandispanya için
  1. Fırını 170 derecede ısıtın. 
  2. Yumurtaları ve toz şekeri mikserde 15 dakika karıştırın. (Yumurtaların oda sıcaklığında olması çok önemli, dolaptan çıkarıyorsanız da ılık suda biraz bekletin.) Malzemeler karışmıştır nasılsa deyip daha az mikser yapmayın, bu 15 dakikada pandispanyanızı kabartacak havayı hapsediyorsunuz. 
  3. Karışıma unu katın. Mikseri kapayın ve unu tahta bir kaşıkla yavaş yavaş, kabarmış yumurtalı şekeri söndürmeden karıştırın. 
  4. Kalıba döktüğünüz hamuru fırına koyun. 40 dakika 170 derecede pişirin. Pişerken kontrol için dahi olsa fırın kapağını açmayın, pandispanya sönüyor. 
  5. 40 dakika piştikten sonra ısıyı kapayın ama pandispanyayı fırından çıkarmayın, fırın kapağını tahta bir kaşıkla 10 dakika kadar aralık tutun. 
  6. Daha sonra keki çıkarın ve kesmek için tamamen soğumasını bekleyin.
Portakal dolgusu:
  1. Yumurta ve şekeri çırpın, portakal suyunu da ekleyip ateşin üstüne alın.
  2. Nişastayı çok az suyla karıştırıp eritin ve karışıma ekleyin
  3. Orta ateşte puding kıvamına gelinceye kadar karıştırın ve sonra soğumaya bırakın.
Voltran'ı oluşturalım: Pandispanya soğuduktan sonra ikiye kesin. Göbeğini bir kaşık yardımıyla sütle nemlendirin. (ilk yaptığımızda bu adımı atlamıştık. 2. gün yumuşak pandispanya, kurumaya ve kırılmaya başladı). Spatula ile portakal dolguyu iyice yedirin ve pandispanyanın üstünü yerleştirin.
Sıra son olarak krema ile süslemeye geldi. Bu kremayı evde yapmak da mümkün, biz zamandan tasarruf olsun diye hazır satılan toz pastacı kremalarından birini aldık ve arkasındaki talimata göre soğuk süt ile çırptık. Pastanın her yerini iyice kapladıktan sonra keyfinize göre süsleyin.

5 Kasım 2015 Perşembe

Annelerin Akıllı Seçimi: TODİZOO Oyuncakları

Bebekler için oyuncak seçme işi anne babalara düşüyor. Minikler, hem gerçek dünyayı hem de kendi yetenek ve becerilerini önce oyuncaklarla keşfetmeye başlar. Doğal olarak oyuncakların onların gelişiminde rolü çok önemlidir. Oyuncak alırken aradığımız özellikler aslında çok net. Eğitici, eğlendirici ve onlar için tamamıyla güvenli olmaları en önemli özellikler.

Bebekler için oyuncak alırken en önemli kriter, güvenilir markaların oyuncaklarını almak olmalıdır. Sık sık ağzına götüreceği, birlikte uyuyup yemeklerini hatta banyosunu paylaşmak isteyeceği oyuncaklarının ona zararlı olabilecek bir materyal, boya ya da aksesuar içermediğinden emin olmanın tek yolu tercihlerinizi güvenilir markalardan yana yapmak. Bir diğer dikkat edilmesi gereken konu da seçtiğiniz oyuncakların onların gelişimine de katkıda bulunması. Yapacağınız doğru oyuncak seçimlerinizle her gün hayat ve kendisiyle ilgili yeni şeyler öğrenen bebeğinize büyüme macerasında yardımcı olabilirsiniz.

Tüm bu özellikleri bir arada bulabileceğiniz Todizoo oyuncaklarını inceleyerek, bebeğinizin yaş ve ihtiyaçlarına en uygun olanları tercih edebilirsiniz.

TODİZOO MÜZİKLİ ÇINGIRAKLAR: Bu sevimli arı ve kelebek çok marifetli. Minik parmakların kolayca basabildiği düğmesi eğlenceli melodiler çalıyor. Ses efektli kanatları ve boncukları ile hem bir çıngırak hem de dişlik olan kanatları tam kaşınan dişlere göre. Üçüncü aydan itibaren tüm bebekler için tercih edilebilir.



TODİZOO EMEKLEME BÖCEĞİ VE TOSBAĞA: Emekleme nasıl da heyecan verici bir dönem değil mi? Şimdi emekleme çalışmalarına yardımcı olacak iki sevimli arkadaş var. Todizoo’dan Emekleme Böceği ve Tosbağa üstüne basınca ilerliyor, bebeğiniz de onları hevesle takip ediyor. 12 ay ve üzeri bebekler için tam bir emekleme yardımcısıdır.

TODİZOO ARKADAŞIM SERİSİ: Todizoo’nun bu şirin oyuncakları basıldığında ışıklı düğmeleri ile melodiler çalıyor, “ABC” ve “123” ve birbirinden sevimli kısa cümleler söylüyor. Minikler bu arkadaşları onları çok eğlendirdiği için seviyor, biz de onların el-göz koordinasyonlarını güçlendirip sebep-sonuç ilişkisini öğrenmelerine yardımcı oldukları için seviyoruz. Üçüncü aydan itibaren tüm bebekler içindir.



Bir boomads advertorial içeriğidir.

14 Ekim 2015 Çarşamba

Bebekoloji Konferansı Anneleri Bir Araya Getirecek

ebebek, anne adaylarına ve ebeveynlere harika bir farkındalık günü yaşatmaya hazırlanıyor: Bebekoloji 2015 

Anne ve bebeğe dair her şeyin konuşulacağı “Bebekoloji 2015”, 17 Ekim 2015 tarihinde Hilton Convention Center’da, alanında uzman isimleri, ünlü ebeveynleri ve blogger anneleri katılımcılarla buluşturacak. Paneller “Hamilelik ve Yenidoğan Dönemi” ve “0-4 Yaş Dönemi” olarak iki oturumda yapılacak.


Bebekoloji 2015'in akış listesine buradan ulaşıp ücretsiz katılım için kayıt yaptırabilirsiniz.


Saat 9:00'da Kadıköy Evlendirme Dairesi
ve Bakırköy Ömür AVM Önünden ücretsiz servisler kaldırılacak.

11 Ekim 2015 Pazar

3 Yaşındaki Çocuğun Vazgeçilmez 6 Kitabı


Kitap kurdu Deniz'in neredeyse boyu kadar kitabı var. Bununla övünebilirim, evet :) Ben, nasılsa oyuncak başkalarından gelir diyerek her hediye fırsatını ona uygun kitaplar alarak değerlendirdiğim için kütüphanesi günden güne doluyor.

Bir Annenin Blogu - Deniz'in elinden düşürmediği çocuk kitapları

Tabi ki ilk okuma kitapları bez ve dokunmalı kitaplardı, sonra sesli kitaplar geldi. 1,5 yaşından beridir de resimli ne varsa ilgisini çekiyor. Buna kütüphanemizdeki yemek kitapları, kedi türleri kitapları, dergiler dahil. Bu aralar gündemdeki kitaplarımız hayvan kahramanlı çocuk kitapları...

Ben Kedigen zamanından beri Feridun Oral'ı takip ederim, kendisiyle kediler üzerine söyleşi de yapmıştım, çizgilerini de çok severim. Yapı Kredi Yayınları'ndan çıkan kitaplarının hemen hepsi bizde var. Deniz'in de bu aralar favorileri arasında...

İşte Deniz'in eğlenceli okuma kitapları arasından derlediğim kitap listesi:

1. Kırmız Elma
Yazan ve Resimleyen: Feridun Oral
Yapı Kredi Yayınları

Bir Annenin Blogu - Kırmızı Elma

Soğuk ve karlı bir günde yiyecek aramaya çıkan tavşan, bir ağacın dalında kırmızı bir elma görür. Elma çok yüksektedir ve tavşan, kır faresi, tombul tilki ve koca ayıdan yardım ister. Hiçbiri tek başına bu yükseklikte asılı duran elmaya ulaşamaz ama dördü bir araya gelince elmayı koparmanın yolunu bulurlar. Birlik olma ve paylaşma üzerine harika bir kitap...

Kitaptaki "Tombul tilkinin aksırıp tıksıran sesi" ifadesi Deniz'in en çok komiğine giden ifadelerden biri. O bölüme gelince, "bii daaa" diyerek tekrar tekrar okutuyor. Geçenlerde hasta olup sesim çatallaşınca "Anne aksırıp tıksırıyor" diyerek kitabın hakkını verdi.

2. Kirpi ile Kestane
Yazan ve Resimleyen: Feridun Oral
Yapı Kredi Yayınları


Bir Annenin Blogu - Kirpi ile Kestane

Dikenleri birbirine dolaşan Küçük Kirpi ve Kestane, ormanda onlara yardım edebilecek birilerini ararlar ama herkesin kendi işi vardır, kimse yardımcı olmaz. Sonunda komik bir şekilde birbirlerinden ayrılırlar.
Deniz için bu kitabın kilit ifadesi de "tıngır mıngır". Özellikle at kestanelerinin pıtır pıtır yere düştüğü bu mevsimde okumanızı öneririm.

3. Küçük Fare Bidi
Yazan ve Resimleyen: Feridun Oral
Yapı Kredi Yayınları

Bir Annenin Blogu - Küçük Fare Bidi

Küçük fare Bidi'nin en büyük hayali bir kaplan terbiyecisi olmaktır. Çiftlikteki inekleri, tavukları, kazları ve kedileri eğitmiş olan Bidi, kasabaya gelen sirk ile hayaline kavuşur. 

Üstteki sayfa Bidi'nğin yatak odası. Deniz'le bu odada dakikalarca kalıyoruz. Duvardaki posterleri tek tek sayıyor bana. "Burda kaplan atlıyor, şurda kaplan ağaca tırtır yapıyor, burda n'apıyor anneee?"

4. Benekli Kedimi Gördünüz mü?
Yazan ve Resimleyen: Feridun Oral

Yapı Kredi Yayınları

Bir Annenin Blogu - Benekli Faremi Gördünüz mü?

Yavru kedi Zeytin, anneannesin kucağında, dedesinin okuduğu masalları dinlerken uyuyakalır. Rüyasında çok sevdiği benekli faresini kaybeder. Benekli faresini bulmak için Hansel ve Gretel'i, 7 Cüceleri'i, Kırmızı Başlıklı Kız’ı, Fareli Köyün Kavalcısı’nı ve Pinokyo’yu ziyaret eder. 

5. Akıllı Tilkinin Masalı
Yazar: Debi Gliori
Çevirmen: Nevin Avan Özdemir

İş Bankası Kültür Yayınları


Bir Annenin Blogu - Akıllı Tilkinin Masalı

Minik tilkinin canı yalnız oynamaktan sıkılmıştır. Annesinin dikkatini çekmek için gürültü patırtı yapar. Annesi yanına gelir ve savaş alanını görür ama kızmaz. Ne olursa olsun yavru tilkiyi seveceğini söyler. Ve kendi çapında sevgiyi tarif eder.
Sıcacık bir kitap...

6. Üç Kedi Bir Dilek
Yazar: Sara Şahinkanat
Resimleyen: Ayşe İnan Alican

Yapı Kredi Yayınları

Bu da listemizin son kitabı. Çizgilerine bayıldığım bir kitap, ve tabi ki kedili... 

Üç arkadaş, Piti, Pati ve Pus, geceleri damda sırtüstü uzanmış gökyüzünü seyrediyorlar. Kayan bir yıldız görüp dilek tutma niyetindeler. Piti, bu dostluğun hiç bozulmaması için dilek tutmak istiyor ve gözünü gökyüzünden ayırmıyor. Piti için endişelenen Pati ve Pus, arkadaşlarına yardım etmek istiyorlar.

Bir Annenin Blogu - Üç Kedi Bir Dilek

21 Ağustos 2015 Cuma

Yuva Günlüğü

Doğduğundan beri teke tek bir abla ile sakin bir ortamda büyüyen 33 aylık Deniz'imi bu ay yuvaya başlattık. Endişem, uygun yuvayı seçmek ve yuvaya alışma sürecinin sıkıntı yaratmasıydı çünkü yuvaya alışması için önümüzde 2 hafta vardı.

Gönül isterdi ki, önce oyun grubu ile başlasın, birkaç hafta yeni bir ortamı ve yeni insanları tanısın, sonra yarım günlük yuvaya geçsin, iyice hazır olunca da tam güne geçelim. Gönlümün isteklerinin yarısını yapabildim. Yuvaya alışma sürecinde en önem verdiğim konu; bu sürede istediği kadar yanında olmak, onu fazla ağlatmadan, kaybetme korkusunu yaşatmadan bu dönemi geçirmek oldu.

Deniz yuvaya alışma sürecini daha rahat geçirsin diye ilk hafta ben yarım gün izin aldım. Her sabah birlikte gittik, ben her gün orada kaldığım süreyi kontrollü olarak azalttım. Birkaç gün içinde kapıdan bırakır hale geldik. İkinci hafta babası bıraktı sabahları. Evden sabahları hep birlikte çıktık; sabahları erken hareket edemeyiz diye endişeleniyordum, Deniz kendi benimle birlikte çıkmak için hızlı hareket eder oldu. Babası yuvaya bırakırken, usule uygun 5-6 dakika ağladı, sonra öğretmeni onu içeride oyalayınca ağlamayı bıraktı.

İşte gün gün ilerlememiz:

3 Ağu Ptesi: İlk Gün: 

Fiyasko!
İlk gün babası götürdü Deniz'i ve dört pati kendini kapıya gererek çığlık çığlığa ağladı. Ağlamalar katılmaya dönünce Aydın dayanamayıp eve geri getirdi. Günlerdir yaptığımız "yuvada ne güzel oyuncaklar var, yeni arkadaşlar, tatlı öğretmenler var, her şey harika olacak" temalı telkinlerim yalan oldu.

İlk gün ağlama olmasını bekliyorduk zaten ama ağlama karşılığı rahatlama için onu eve getirmek hata oldu. Şimdi, ağladığında onu 'kurtarıp' eve götürecek birinin olduğunu biliyor.

4 Ağu. Salı: 2. Gün

Bu sabah anne-oğul birlikte gittik, 10 gibi. Öncesinden onu çok sevdiğimizi, onu yuvada bırakmayacağımızı, artık büyümeye başladığını ve başka çocuklarla oyun oynamasının iyi olacağını anlattım. Anladın mı? Anladım. Hadi bakalım...

Sabah yuvanın bahçesinden geçerken "Bu çiçekleri sen sular mısın Deniz, bak sardunya da varmış" diye dikkatini dağıttım. Bahçe kapısından 1-2-3 yaparak birlikte hoplayarak geçtik. Parkı görünce kaydırağa koştu, diğer çocuklar bahçeye inince "biz içeri girelim" dedi. İki etmeden girdik hemen. Merve öğretmen ile tanıştı. Ben aşağı katta müdürün odasında oturdum, Deniz çevreyi tanıdı, arada bir "Anneeee?" diye beni yokladı. Göz temasını koparmamak için yukarı çıkıp çocuklarla oynamak istemedi. Ama en azından ilk günü ağlamadan atlattık. Öğlen çıkınca işe gelmeden önce ona sarıldım, onu öptüm, bugün ne kadar iyi davrandığını söyledim. Eve gittiğinde ellerini kendi yıkayıp havlusuna kurulamak istemiş, kendi başına... iyi işaret.

Bir Annenin Blogu - Deniz yuvaya alışma sürecinde kendi kendine oynuyor

5 Ağu Çarş: 3. Gün

Bu hafta yarım gün  olmak üzere işten izin aldım. Sabah gitmeden önce yuvaya gitmeyelim diye minik direnişlere başladı. Yine dikkat dağıttım. "Deniz'cim, yuvanın bahçesinde anne kedi ve bebek kedileri gördün mü? Onlara mama götürelim, hadi" diyerek gittik yuvaya. Deniz Merve öğretmeni kenara çekip ona kur yapmaya başladı bile, ne zamanki başka çocuklar geldi, bozuldu, kapıyı aç, gidelim demeye başladı. Ben kısa bir süre çevrede dolandım sonra tuvalete girmem lazım diyerek görünmez oldum. O sırada oyun alanı olan üst kata çıktılar. Beni görmediği 1,5 saat boyunca oyun oynamış, 1-2 kez anne nerede diye sormuş. Saat 12'de ben gittim onu almaya. Denizcim, markete gitmiştim, bak geldim dedim. Yarın bu süreyi daha da uzatacağız.

6 Ağu. Perş: 4. Gün

Bugün anneanneyle birlikte bıraktık Deniz'i yuvaya. Enerjisini göstermek için anneneye koşarak gitti yuvaya. ilk 15 dakikadan sonra ben önce ben çıktım, sonra annem.. Deniz 2 saate yakın öğretmeni ile oynamış, Öğlen gibi beni arayıp "Henüz ağlamadı ama ucunda duruyor, sizi soruyor devamlı" dediler. İzinli olduğum için hemen yuvaya gittim. Karnı acıkmış, öğretmeniyle yemekhaneye girmiş ama diğer çocukları görünce "istemiiim" deyip müdürün odasına geldi. Benim yanımda koca tabak yemeği yedi. Ben de bunun bir seferlik olduğunu, yemeklerini Merve öğretmenle ve arkadaşlarıyla birlikte yiyeceğini söyledim. Deniz yarım gün başlayacağı için bir 1 ay alışana kadar yemeği yuvada değil, anneannede yiyecek. Arkadaşlarına alışınca yemeği de yuvada halledeceğiz. adım adım... 

Araya 3 günlük bir mini tatil girdi...

10 Ağu. Ptesi: 5. Gün

Küçük çocuklarda da pazartesi sendromu diye bir şey varmış. 3 günlük aile tatilinden sonra Deniz, direnç gösterdi bugün. Evden çıkması çok uzun sürdü, kapıda dev bir kaka yaptı, sonra saklambaç oyunu vs. sonuçta babayla birlikte evden çıkmaları 52 dakikayı aldı. Yuvaya ayak bastığında ağlamaya başladı, telefonla beni aradılar, ben konuştum, hafta sonu yaptığımız şeylerden bahsedip onu rahatlatmaya çalıştım. Beni dinlerken sustu, ama belli ki orada dikkatini dağıtan bir şey oldu, yine başladı ağlamaya. Bu dakikalarca sürdü.Öğretmenleri ne öneriyorsa onu yapalım dedim. Telefonu kapadık, Aydın, onu öğlen gelip alacağını söyleyerek öpüp yuvadan ayrıldı. Ağlaması sokaklardan duyuluyor dedi. Yarım saat sonra öğretmeni whatsup'tan resimlerini gönderdi, keyfi yerinde, oynuyor diye. Nasıl bir ohhhh çektim!

Bir Annenin Blogu - Deniz yuvada oyun oynuyor

11 Ağu. Salı: 6. Gün

Sabah hazırlanma işini hızlandırmamız gerekiyor. Deniz yuvaya girer girmez yine serenada başladı, bu seferki tam 45 dakika. Aydın "işe gittiği" için görünmeden ama çağrılabilir ihtimaliyle sokakta bekledi. Sonra ağlamanın hafifleyerek azaldığını duyunca eve döndü.

İşin gerçeğini sonradan öğrendik: Kapıdan içeri 3 yaşlarında esmek bir kız girmiş, annesiyle, Mira. Deniz ağlamayı kesmiş, kızın yanına gitmiş ve yumuşakça itmiş onu. Henüz sevgisini nasıl göstereceğini bilmeyen yavru hayvanlar gibi... Kız popo üstü yumuşak düşmüş. Öğretmen ikisinin elinden tutup içeri almış, baba unutulmuş.

Bir Annenin Blogu - Deniz, oyuncakları temizliyor
Temizlik yapmaya başlayınca ağlama durdu.
Akşam bana, yuvada arkadaşım var, ittim ben onu diye "gururla" anlattı. "Denizcim, çok güzel ama arkadaşlar itilmez, arkadaşlar sevilir, sarılınır dedim. Bakalım ilk flörtümüz Mira mı olacak?

12 Ağu. Çarş: 7. Gün

Sabah evden birlikte çıkmak istedi Deniz. Beni 7:50'de servise bindirdi babasıyla, sonra yürüyerek yuvaya gittiler. Evdeyken gitmek istemiyorum gibi bir şeyler mırıldadı ama duymazdan gelince uzatmadı. Bugünkü ağlama süresi 10 dakika.

Ağlama bitince kahvaltısını etmiş, minik minik arkadaşlarıyla oynamaya başlamış, çişini söylemiş, öğle yemeğini de yemiş. 12'de babası almaya gittiğinde neredeyse zor çıkarmış yuvadan. Bence bu iş olmuştur :)

13 Ağu. Perş: 8. Gün

Sabah yine evden birlikte çıktık. Bu sefer sen işe gitme'ler başladı. 5 dakikalık yol boyunca ağladı, sonra öğretmeni dikkatini dağıtacak bir şey bulunca ağlama kesildi. Yuvadan aldığımız son bilgiler şöyle: 

Bir Annenin Blogu - Deniz yuvada suluboya yaparken

Bir Annenin Blogu - Deniz yuvada suluboya yapıyor

Yuvada yaşadıklarından etkileniyor olmalı ki, evde de sulu boya yapmak istedi. Hemen gidip sulu boya ve parmak boya aldık. Balkonda ona güzel bir masa düzeni kurduk. Keyifle resim yaptı.

Evde babasının öğrettiği "Yuva bizim 2. evimiz" şarkısını söylemeye başladı.

17 Ağu. Ptesi: 10. Gün

Hafta sonunun ardından pazartesi sabahı biraz sancılı geçebilir diye uyarmıştı öğretmenimiz. Biz sürekli, "Bugün tatiliz, evdeyiz ama yarın ben işe gidiyorum, sen de yuvaya gideceksin." temalı telkinlerde bulunduk. İşe de yaradı. Sabah Deniz kalktı, hazırlandık, yuvaya gidiyoruz? diye teyit aldı ve birlikte el ele yürüyerek yuvaya gittik. Kapıdan girerken 2-3 dakikalık bir mızırdandı, sonra sustuğunu duyduk ve saat 12'ye kadar son derece rahat yuvada kaldı. 

Bir Annenin Blogu - Yuvada parmak boya yapıyor


Yuvaya alışma sürecimiz aslında 7 tam gün sürdü diyebilirim. Araya hafta sonunu da sokup o "sendromu" da eklemek istedim. Deniz, tahminimden daha kolay adapte oldu. Bence bunda, ilk hafta onun güvenini sarsmadan, kademeli olarak onu kendi haline bırakmamızın ve ihtiyacı olduğunda yanında olduğumuzu bilmesinin etkisi büyük oldu. Yuvasını ve öğretmenlerini de sevmesi hayatımızı kolaylaştırdı.

Kademeli olarak ayrılma yani Berlin Modeli sayesinde Deniz;
* Yeni bir ortama güven duydu, yavaş yavaş alıştı.
* Ani bir vedalaşma yapmadık, hem onun için hem de bizim için dramatik bir durum yaşanmadı.
* Ayrılık endişesi taşımadığı için yeni ortamına daha çok ilgi gösterdi.
* Deniz'in öğretmeni ile zaman geçirme fırsatımız oldu, çocuğumuzu emanet edeceğimiz öğretmenleri tanımış olduk.
10 günlük yuva deneyiminden sonra hayatımızda ne gibi değişiklikler oldu derseniz,
Deniz'in özgüveni arttı, istediklerini dile getirirken bile sesi daha kuvvetli çıkmaya başladı, kendi kendine verdiği kararları uygulamaya başladı. Her gün 2-3 saat öğle uykusu uyuyan Deniz, artık "uykum yok, uyumak istemiyorum" kararı vermeye başladı. Biz de kararına saygı duyduk, peki dedik, gece biraz erken yatırdık. (pilinin tamamen bittiği günler oldu tabi)


Bir Annenin Blogu - Yorgun Deniz koltukta uyuyakalmış
Öğlen uyumayacağım giye kararını belirten Deniz, arkamızı dönünce sızmış...

Yuva seçerken dikkat ettiğimiz noktalar belliydi. Yuva konusu ilk başlarda kafamda balon gibi şişiyordu, çok bilinmezi vardı. Benim hissettiğim gibi hisseden anneler vardır, eminim, ama tecrübeyle söyleyebilirim, denklemi doğru kurunca tereyağından kıl çekmek kadar kolay oldu:).

Doğru yuva seçimi + çocuğun ihtiyacına göre ebeveyn tavrı = çocuğun işbirliği

Siz de deneyimlerinizi paylaşırsanız sevinirim.

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...