Doğduğundan beri teke tek bir abla ile sakin bir ortamda büyüyen 33 aylık Deniz'imi bu ay yuvaya başlattık. Endişem, uygun yuvayı seçmek ve yuvaya alışma sürecinin sıkıntı yaratmasıydı çünkü yuvaya alışması için önümüzde 2 hafta vardı.
Gönül isterdi ki, önce oyun grubu ile başlasın, birkaç hafta yeni bir ortamı ve yeni insanları tanısın, sonra yarım günlük yuvaya geçsin, iyice hazır olunca da tam güne geçelim. Gönlümün isteklerinin yarısını yapabildim. Yuvaya alışma sürecinde en önem verdiğim konu; bu sürede istediği kadar yanında olmak, onu fazla ağlatmadan, kaybetme korkusunu yaşatmadan bu dönemi geçirmek oldu.
Deniz yuvaya alışma sürecini daha rahat geçirsin diye ilk hafta ben yarım gün izin aldım. Her sabah birlikte gittik, ben her gün orada kaldığım süreyi kontrollü olarak azalttım. Birkaç gün içinde kapıdan bırakır hale geldik. İkinci hafta babası bıraktı sabahları. Evden sabahları hep birlikte çıktık; sabahları erken hareket edemeyiz diye endişeleniyordum, Deniz kendi benimle birlikte çıkmak için hızlı hareket eder oldu. Babası yuvaya bırakırken, usule uygun 5-6 dakika ağladı, sonra öğretmeni onu içeride oyalayınca ağlamayı bıraktı.
İşte gün gün ilerlememiz:
3 Ağu Ptesi: İlk Gün:
Fiyasko!İlk gün babası götürdü Deniz'i ve dört pati kendini kapıya gererek çığlık çığlığa ağladı. Ağlamalar katılmaya dönünce Aydın dayanamayıp eve geri getirdi. Günlerdir yaptığımız "yuvada ne güzel oyuncaklar var, yeni arkadaşlar, tatlı öğretmenler var, her şey harika olacak" temalı telkinlerim yalan oldu.
İlk gün ağlama olmasını bekliyorduk zaten ama ağlama karşılığı rahatlama için onu eve getirmek hata oldu. Şimdi, ağladığında onu 'kurtarıp' eve götürecek birinin olduğunu biliyor.
4 Ağu. Salı: 2. Gün
Bu sabah anne-oğul birlikte gittik, 10 gibi. Öncesinden onu çok sevdiğimizi, onu yuvada bırakmayacağımızı, artık büyümeye başladığını ve başka çocuklarla oyun oynamasının iyi olacağını anlattım. Anladın mı? Anladım. Hadi bakalım...Sabah yuvanın bahçesinden geçerken "Bu çiçekleri sen sular mısın Deniz, bak sardunya da varmış" diye dikkatini dağıttım. Bahçe kapısından 1-2-3 yaparak birlikte hoplayarak geçtik. Parkı görünce kaydırağa koştu, diğer çocuklar bahçeye inince "biz içeri girelim" dedi. İki etmeden girdik hemen. Merve öğretmen ile tanıştı. Ben aşağı katta müdürün odasında oturdum, Deniz çevreyi tanıdı, arada bir "Anneeee?" diye beni yokladı. Göz temasını koparmamak için yukarı çıkıp çocuklarla oynamak istemedi. Ama en azından ilk günü ağlamadan atlattık. Öğlen çıkınca işe gelmeden önce ona sarıldım, onu öptüm, bugün ne kadar iyi davrandığını söyledim. Eve gittiğinde ellerini kendi yıkayıp havlusuna kurulamak istemiş, kendi başına... iyi işaret.
5 Ağu Çarş: 3. Gün
Bu hafta yarım gün olmak üzere işten izin aldım. Sabah gitmeden önce yuvaya gitmeyelim diye minik direnişlere başladı. Yine dikkat dağıttım. "Deniz'cim, yuvanın bahçesinde anne kedi ve bebek kedileri gördün mü? Onlara mama götürelim, hadi" diyerek gittik yuvaya. Deniz Merve öğretmeni kenara çekip ona kur yapmaya başladı bile, ne zamanki başka çocuklar geldi, bozuldu, kapıyı aç, gidelim demeye başladı. Ben kısa bir süre çevrede dolandım sonra tuvalete girmem lazım diyerek görünmez oldum. O sırada oyun alanı olan üst kata çıktılar. Beni görmediği 1,5 saat boyunca oyun oynamış, 1-2 kez anne nerede diye sormuş. Saat 12'de ben gittim onu almaya. Denizcim, markete gitmiştim, bak geldim dedim. Yarın bu süreyi daha da uzatacağız.6 Ağu. Perş: 4. Gün
Araya 3 günlük bir mini tatil girdi...
10 Ağu. Ptesi: 5. Gün
11 Ağu. Salı: 6. Gün
Sabah hazırlanma işini hızlandırmamız gerekiyor. Deniz yuvaya girer girmez yine serenada başladı, bu seferki tam 45 dakika. Aydın "işe gittiği" için görünmeden ama çağrılabilir ihtimaliyle sokakta bekledi. Sonra ağlamanın hafifleyerek azaldığını duyunca eve döndü.İşin gerçeğini sonradan öğrendik: Kapıdan içeri 3 yaşlarında esmek bir kız girmiş, annesiyle, Mira. Deniz ağlamayı kesmiş, kızın yanına gitmiş ve yumuşakça itmiş onu. Henüz sevgisini nasıl göstereceğini bilmeyen yavru hayvanlar gibi... Kız popo üstü yumuşak düşmüş. Öğretmen ikisinin elinden tutup içeri almış, baba unutulmuş.
![]() |
Temizlik yapmaya başlayınca ağlama durdu. |
12 Ağu. Çarş: 7. Gün
Ağlama bitince kahvaltısını etmiş, minik minik arkadaşlarıyla oynamaya başlamış, çişini söylemiş, öğle yemeğini de yemiş. 12'de babası almaya gittiğinde neredeyse zor çıkarmış yuvadan. Bence bu iş olmuştur :)
13 Ağu. Perş: 8. Gün
Yuvada yaşadıklarından etkileniyor olmalı ki, evde de sulu boya yapmak istedi. Hemen gidip sulu boya ve parmak boya aldık. Balkonda ona güzel bir masa düzeni kurduk. Keyifle resim yaptı.
Evde babasının öğrettiği "Yuva bizim 2. evimiz" şarkısını söylemeye başladı.
17 Ağu. Ptesi: 10. Gün
Kademeli olarak ayrılma yani Berlin Modeli sayesinde Deniz;
* Ayrılık endişesi taşımadığı için yeni ortamına daha çok ilgi gösterdi.
* Deniz'in öğretmeni ile zaman geçirme fırsatımız oldu, çocuğumuzu emanet edeceğimiz öğretmenleri tanımış olduk.
![]() |
Öğlen uyumayacağım giye kararını belirten Deniz, arkamızı dönünce sızmış... |
Yuva seçerken dikkat ettiğimiz noktalar belliydi. Yuva konusu ilk başlarda kafamda balon gibi şişiyordu, çok bilinmezi vardı. Benim hissettiğim gibi hisseden anneler vardır, eminim, ama tecrübeyle söyleyebilirim, denklemi doğru kurunca tereyağından kıl çekmek kadar kolay oldu:).
Doğru yuva seçimi + çocuğun ihtiyacına göre ebeveyn tavrı = çocuğun işbirliği
Siz de deneyimlerinizi paylaşırsanız sevinirim.
0 yorum:
Yorum Gönder