Reklam

Ev Yapımı Portakallı Pasta

Deniz'in 3. doğum günü kutlamalarının en çok konuşulan yanı bu pasta oldu. Çeşitli denemelerden sonra tutturduğumuz pastanın yapımı çok kolay, lezzetli ve en güzeli de yağsız olması.

3 Yaşın Vazgeçilmez 6 Kitabı

İşte size Deniz'in elinden düşürmediği kitaplarının listesi...

Yuva Günlüğü

10. günün sonunda -ağlamadan- yuvaya giden Deniz'in gün gün alışma süreci...

Küçük Bünyelere Küçük İşler

Küçük çocuklar, örnek aldıkları "büyükler"in dünyasına katılmaya can atıyorlar. Onlara yaşlarına ve boyutlarına uygun 1-2 küçük iş verdiğinizde dünyaları büyüyor, kendilerini "biz"den görüyorlar. İşte, size 3 yaşa uygun iş listesi:

Kedilik etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Kedilik etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

17 Ağustos 2006 Perşembe

9 Canlı Edward

Tatilde çok keyifli bir kedi kitabı okuma fırsatım oldu. Okumamış olanlara öneriyorum: 9 Canlı Edward... Kanadalı yazar Chrystine Brouillet'in Edward'ı Doğan Kitap'tan çıktı.




Çikolata renkli habeş kedisi Edward, dolu dolu 9 canını yaşamış bir kedi. 9. ve son canında gözü arkada gitmemek için hayatını, çok sevdiği sahibesi Delphine’in mutlu olmasına adıyor. Yakışıklı ama aptal erkekleri kendine layık bulan ve her seferinde ilişkisi hüsranla sonuçlanan Delphine, Paris’te yaşayan başarılı bir fotoğrafçıdır. Edward onun hayatındaki en yakın dostu, ailesi, sırdaşıdır. 3. hayatında bir ‘cadı’ ile yaşayan ve patisiyle dokunduğunda insanların duygularını okuyabilen Edward, Delphine’nin içten içe mutsuz olduğunu bilir.

 Kitabın başlarında romana dahil olan insanlar nedeniyle insanın biraz kafası karışıyor. Çünkü Edward’ın hayatı oldukça karışık ve kalabalık. Hayata Mısır’da badem, zeytin ve çeşitli yağlardan makyaj malzemesi yapan Nefertari adlı bir Mısırlı kadının değerli kedisi olarak başlıyor. Edward bir kedi olarak en fazla baştacı yapıldığı bu dönemi neşeyle anıyor. Yüzünü kremlerken bir lokma da Edward’ın burnuna krem süren Nefertari’yi badem kokusuyla hatırlıyor.
Edward, ikinci hayatında bir şövalye ile Haçlı Seferlerine katılır. Hugues birader, seferlere giderken şans getirsin diye yanına aldığı kedisini zırhının içine saklayarak savaşırmış.

1600’lü yıllarda geçen üçüncü hayatında kadınlara gizlice özel otlardan yapılmış şuruplar vererek çocuk düşürten, sancıları azaltan, onları bitmek tükenmek bilmeyen gebelikten kurtaran ve bu yüzden adı cadıya çıkan Catherine ile yaşar. Kocasından devamlı dayak yiyen ve sonunda kocası tarafından ihbar edilerek kalabalık önünde kedisiyle birlikte yakılan ‘cadı’ Catherine, Edward’ın kulağına tatlı sözler fısıldayarak onu sakinleştirir, mırıltılarına eşlik ederdi. Edward, hiçbir ölümünde bu kadar acı çektiğini hatırlamaz.

Ewdard, 4. hayatına bir gemide devam etti. Gemicilerden biri patisine koca bir kanca takıp onu boğmak isterken kurtarılarak Sebastien Morin tarafından tedavi edildi. Uzun bir birliktelikleri oldu ve Edward, onu ‘güzel aslanım’ diye seven,  tedavi eden ve geceleri onunla yatmasından hoşlanan bu dev adamın kokusunu bir daha hiç unutmadı. Diğer hayatlarında bile...

5. ve 6. hayatlarını Fransa’nın ünlü bir ailesinin başaşçısı Bay Leblanc’ın kedisi olarak enfes yemek artıklarını süpürerek ve yıldızları araştıran bir gökbilimcinin Halley’in geçişine tanık olmuş kedisi olarak yaşar.
Edward’ın bir sonraki hayatı diğerlerine göre kısmen daha rahat geçti. İstanbul Galatasaray’da bir balıkçının kedisiydi. Mehmet, sabahın erken saatlerinde kalkar, buzhaneden balıkları alır, tezgahlara dizer, akşam arta kalanların kafa ve kuyruklarından bir ziyafet çekerdi kedisine. Edward, İstanbul sokaklarını, yokuşları, ezan seslerini ve en çok da balıkları özler...

8.hayatı cadı avından sonra yaşadığı en zor yıllar olur. Rachel, zenginlere şapka tasarlayan, genç yaşta dul kalmış bir yahudidir. Alman işgalinde bombardıman sırasında korkmasın diye Edward’ın kulaklarını tıkardı. Uzun yıllar kaçak hayatı yaşayan Rachel, Edward’ı bir an olsun yanından ayırmamıştı.

Edward, geçmiş hayatlarını hep kokularıyla hatırlar. Nefertari’yi badem kremleriyle, Catherine’i şifalı otlarıyla, Bay Leblanc’ı et kokusuyla, Sebastien’i biberli, hafif yanık kokusuyla, Mehmet’i balık kokusu ve Rachel’i kendine has kokusu ile... Delphine ise gül ve krema kokar. Büyük kedilerin küçük kediler gibi yalanmayıp neden hergün yıkandığını ve üzerlerine bu krema kokusunu yok eden başka kokular sıktığını anlamıyordu.

Edward, Delphine’i mutlu edebilmek için ona uygun bir koca aramaya karar verir. Önceki hayatlarındaki sahiplerini düşünür ve onu hayata döndüren sahibi Sebastien’in Delphine için en uygun eş olduğu sonucuna varır. Peki ama yüzyıllar önce yaşamış Sebastien hala yaşıyor olabilir mi ve onu nasıl bulabilir? Edward geceleri olur olmadık saatlerde hastalanmaya başlar. Endişelenen Delphine, kendi veterineri geceleri kapalı olduğundan acil yardımı arar. Ve eve her seferinde farklı bir veteriner hekim gelir. Ancak gelenlerden ne yazık ki hiçbiri onu tedavi eden Sebastien’in kokusunu taşımaz. Edward, yediği iğnelerle kalır.

Bu arada Delphine yeni tanıştığı bir Amerikalı ile yakınlaşırken aslında karanlık işlere bulaştığının farkına bile varmaz. Ama Edward hemen kokuyu alır ve Amerikalının gerçek düşüncelerini patisiyle okur. Sahibesini uyarmak, dikkatini çekmek için evden kaçar, ilerlemiş yaşına rağmen ağaçların tepelerine çıkar, etrafı pisler.. Ewdard, sahibesini tehlikelerden korumayı başarabilecek midir? Amerikalı’nın kucağına çıktığında hangi düşüncelerini okumuş ve ürkmüş olabilir? Cinayetle bitmesi muhtemel bir ilişkinin ardından hangi kirli bağlantılar çıkacaktır? Ve bütün bu kovalamacada Edward, Sebastien kokulu adamı bulabilecek midir?

Dokuz canlı Edward, Akif Pirinçci’nin Francis’i kadar dedektif ruhlu bir kedi olmasa da sahibesini tehlikenin beklediğini hissederek, kendince geçmiş hayatlarındaki engin tecrübelerini kullanarak onu kurtarmaya çalışan sadık bir kedidir.

Hayatlarından özellikle ikisi, Mısırda’ki ilk hayatı ve 1600'lerdeki cadı avı, kedi tarihi açısından iki dönüm noktası. Bunun, ölüp ölüp tekrar yaşama hakkı olan bir kedinin hayat çizgisinde yer alması tesadüf olmasa gerek. Kedilerin Mısır kültüründeki yarı-tanrılaştırılan efsanevi mevkinin rahatlığını yaşarken bir süre sonra başka hayatında Fransa’nın göbeğinde cadıya yardım eden şeytanın yardımcısı olarak yakılması, kedi tarihinde yaşanmış olaylardır. Sonraki hayatlarında bir aşçının yanı, balık tezgahlarının koruyucusu, gemide veba avcısı, ve nihayetinde günümüzde evlerde yaşayan değerli dostlarımız olarak yer alması ile bizi kısa bir kedi tarihi yolculuğuna çıkarıyor.
Kedim Minnoş’un daha önce yaşamış bir kedimin reenkarnesi olduğuna inanan biri olarak, bu kitabı okurken ayrı bir zevk aldım. Kitap boyunca Minnoş’un ve Kekik’in benimleyken kaçıncı hayatlarını yaşadıklarını düşündüm. Minnoş, coğrafi keşiflerin hat safhaya çıktığı dönemlerde bir denizcinin meraklı kedisi olabilirdi. Ya da yeni şeylere merakı, korkusuz cesareti, kıvır kıvır kıvırtması, sevecenliğiyle rönesans zamanında yaşamış tutkulu bir besteci olurdu. Kekik ise, laboratuvarında sabah akşam çalışan, temkinli, biraz asosyal, sistematik bir bilimadamının kedisi idi herhalde. Ama her iki durumda 3. ya da 4. hayatlarını yaşıyor olmalarını isterdim. Hem hayata karşı daha tecrübeli olurlardı hem de önlerinde uzuuunn hayatlar olurdu. Hem böylece sakar kedim Minnoş, balkon demirlerinde dolaşırken içim daha bir rahat ederdi.

İşte size yaz için biraz macera, biraz dedektiflik, biraz aşk kokan harika bir kitap!

26 Aralık 2005 Pazartesi

Kediler Aşık Olabilir mi?

Aşkı sırf tek ırkla sınırlamamak lazım. Kedi, bazı insana farklı bağlanıyor. Onun için evdeki herkesin farklı bir rolü oluyor.
  
Kekik için annem, “anne” ve “sevgili”. Kimseye göstermediği ilgiyi ona gösteriyor, ‘hadi sevgilim yatağa’ dediği zaman babamdan önce, bol tüylü yukarı kalkmış kuyruğu yaylanarak koştura koştura yatağa gidip annemi bekliyor. Ola ki annem yolda mutfağa, banyoya uğrayıp randevusuna gecikirse hımmmppf yapıp kurulduğu yastıktan kalkıyor, onun yanına gidip bekliyor. Eninde sonunda yanına geleceğini bilse bile...



Ben, mamacı, kumcu, zaman zaman oyun oynatan ama genelde iğneye götüren kötü cadıyım. O taşıma kabına ne zaman yaklaşsam Kekik, soluğu salon köşe kanepesinin en dibinde alıyor. İki büklüm kanepe altından onu çıkardıktan sonra üstüme işereyek beni ödüllendiriyor. Zaten yılda topu topu 3-5 kere olan bu ziyaretlerin onun iyiliği için olduğunu tüm yol boyunca anlatmaya çalışsam da nafile... Ancak mama kabını doldurunca benle barışıyor ve yüzüme bakıyor.

Kekik için kardeşim bir fışfış kayıkçı, bir oyun/mıncık adamı. Elmyra tarzı öpülüp mıncıklandıktan sonra kendini kardeşimin kucağından öyle bir fırlatışı var ki...

Babamsa akşamın geldiğini ve dolayısıyla –sanki bütün gün yayılmıyormuş gibi- ‘yorgun’ günün ardından koltuğa yayılıp gevşeme zamanının geldiğini gösteren kişi. Gerçi annem koltuktaysa, yine hiçbirimizin yüzüne bakmıyor.

Herkesin rolü bu kadar farklı ve kesinken içimizden birine özel olarak yaklaşması da doğal. Şahsen burada biraz alınganlıkla biraz da göğsümü kabartarak, aşkım Kekik’in benim yerime annemi seçmiş olduğunu söyleyebilirim.

Aynı pozisyona daha sonra Minnoş’un beni seçmiş olması da biraz olsun yüreğimi dindiriyor.  

Bir insan kediye aşık olabilir mi? Bir kedi insana aşık olabilir mi?

Adı aşk değildir belki ama o yoğunluğu tanımlayacak başka bir sözcük bulamıyorum. Gözümün önündeki resmi çizmeye başlamadan önce, Kekik’in dimdik gözlerinin içine baktığım sık zamanlarda, eğer o bakış birkaç dakikayı bulmuşsa, gözlerinin içindeki anlamın değiştiğine şahit oluyorum. Sıradan, o anlık bir bakış olarak başlıyor ve saniyeler içinde “bakmak”tan “görmek”e kayıyor. Göz bebekleri büyüyor, uzaktaki karanlık bir noktaya yoğunlaşır gibi daha da kararıyor, kulaklarını hafiften arkaya çektiği için alnı geriliyor. Ve bakmaya devam ediyor. Ben pes edip sulanmış gözlerimi kapayana ya da başka tarafa çevirene kadar sürüyor bu.

Bu, başıma ilk kez geldiğimde doğrusu biraz şaşırdım ve ürktüm. Kedi konusunda abarttığımı düşündüğüm olmuştur kimi zamanlar. Yatağın üzerinde ikindi uykusuna yatmak üzere yalanıyordu Kekik. O zamanlar Minnoş girmemişti hayatımıza. Rakipsizdim. Demek ki 2001’den önce...  Minik öpücüklerle kafasını severken gözgöze geldik. Sıradan bir durum; her kedi ve insan gözgöze gelirler. Ama o an birşey kilitlendi. Gözlerimden yaş akana kadar kırpmadan, inatla onun gözlerinin içine baktım, gözlerimi ayıramadan. Bir andan sonra artık onu başka bir canlı gibi görmeye başladım. Yüzü sanki bir insana benziyordu. Burnunun ucundaki leke bir bene, göğsünden yüzüne çıkan beyaz, yumuşacık tüyleri ışıldayan bir yüze dönüşüyordu. Bakışlarından sevgi akan, aydınlık, ışık saçan yemyeşil gözlü bir insan duruyordu karşımda.

Her denememde aynı yüzü buluyordum.

Acaba o da benim gözlerimin içine bakarken bir tekir kızı görüyor muydu?

 * * *


Bu yazıyı tam olarak ne zaman yazdığımı hatırlamıyorum. Bir ara tamamlarım diye yarım yamalak kaydetmişim. Geçen gün tesadüfen buldum ve yazıya fazla ekleme yapmadan olduğu gibi yayınlamak istedim.

Kekik, 12 Mart 2005 tarihinde 8 yaşındayken öldü. Yarın tam 5 ay olacak. Bunca aydır bilgisayarımın bir köşesinde yatan bu yazının uyanmak için bugünü seçmiş olması, aklıma sadece tek bir şey getiriyor: Kekik de beni özlemiş... 

24 Aralık 2004 Cuma

Bir Akdeniz Kedisinin Hatıraları

Şükran Yiğit’in Bir Akdeniz Kedisinin Hatıraları’nı elime aldığımda yaptığım gayri ihtiyari hareket, hızlıca sayfaları çevirmek oldu. Diğer kedi kitaplarından farklı olarak bu kitabın neredeyse 2 sayfasından birinde renkli basılmış, harika kedilerinin fotoğraflarını gördüm. Fotoğraflarla birlikte yazıları takip edince kitabı bir solukta okumuş oldum.



Kaş’ın delikanlı kedisi Doli’nin 1994-1995 yıllarında tuttuğu hatıra defteri bu. Bu hatıra defterinde arkadaşlık, aşk, dostluk, merak, seçimler, ölüm, hüzün ve yalnızlık var.

Adı her ne kadar bir dişiyi çağrıştırsa da Doli, mahallenin meraklı ama ağırbaşlı, dedektif ruhlu, yeri gelince mesafeli, işine geldi mi kendini sevdiren, saygı gören yakışıklı, gri delikanlısı. Yani küçük çapta bir efsane.

Alışık oldukları hayat devam ederken, yani gündüzleri Anıl’ın kafesinde, akşamları evin büyük terasında toplanıp yıldızlara bakarak sohbet ederken, felsefe yaparken, kapı önlerine ve köşe başlarına konan kuru mamaların kaybolmaya başladığını fark ederler. Dedektif damarı kabaran Doli, harekete geçer ve aşağı mahalle ile yukarı mahalle arasında turlamaya ve ipucu olabilecek deliller aramaya başlar. Kasabanın erkek kedileri dükkanların önüne, oraya buraya mıntıka ayarı vermekte birbirleriyle yarışırken İstanbul’dan gelen Safiye Hanım’ın kedisi Tosun, minderinden kalkmaz, tabiri caizse bu ‘çoluk çocuk’ğu uzaktan izler. Bu ağırbaşlı kedinin sanki birşeyler sakladığından şüphelenir Doli ve ona yakınlaşmaya başlar. Bu arada karşı taraftaki adayı merak eden Paçavra, bir yolunu bulup gizlice bir sepetin içinde yolcu motoruna biner ve Meis Adası’na geçer. Büyümüş olarak Kaş’a döner. Bu arada Doli aşık olmuştur.

Hikaye burada bitmiyor tabi, hatta yeni başlıyor.

Kitabı alınca öce bir güzel, fotoğraflara bakın; tanıdık kediler göreceğinizden eminim. Sonra Doli’nin dünyasına girin. Hayrettin Amca’yla, Gizem’le, Adsız’la, Viyan’la, Dursun’la, Paçavra’yla ve diğerleriyle tanışın.

Bir Akdeniz Kedisinin Hatıraları, okuması eğlenceli, kıpır kıpır Akdeniz havasında, yakından tanıdığımız kedileri anlatıyor. Hem de bir kedinin dilinden...

3 Mart 2004 Çarşamba

Uyku Ustaları Rüyalarında Ne Görür?

Kekik de Minnoş da derin uykularında zaman zaman bıyıklarını titretirler, ağızları kısa aralıklarla açılıp kapanır, bazen kulakları, kuyrukları oynar. Belli ki rüya görüyorlardır. Ama kim bilir ne görüyorlar? Koca bir mama kabının içinde yüzerlerken mi, büyük amcaları kaplanlar gibi geyik kovalarken mi yoksa rakipleriyle kavga ederlerken mi düşlüyorlar kendilerini?

Okuduğum bir yazıda günün büyük bir bölümünü uyuklayarak ya da şekerleme yaparak geçiren kedilerin uykuya dalarken patilerinin gevşediği ve yumuşadığı, tırnaklarını uzatıp ve geri çektiği, bacaklarını gerdiği ve kısık sesle mırıldandıkları yazıyordu. Kedisini uyurken seyretmeyi seven tüm kedicilere bu sahne tanıdık gelecektir.

Biz insanlar, rüyalarımızda daha önce yaşadığımız, etkilendiğimiz durumları biraz hayal gücü ile
harmanlarız. Kediler de deneyimlerini ve gördüklerini hatırlarlar.



Kedilerin rüyalarında ne gördükleriyle ilgili en büyük ipucu, hızlı pati hareketleri, kuyruk ve bıyık titretmeleri ve mırıldanmalarıdır. Vahşi doğa belgesellerindeki sahnelerde gördükleri ama ulaşamadıkları avlarını pekala rüyalarında görüyor olabilirler. Uyku ustamız, bir avı kovaladığını, yakaladığını ya da son anda elinden kaçırdığını hatırlıyordur.

Bütün kediler gerçek av yakalayamamış olsalar da avlanmak onlar için bir içgüdüdür ve bu atalarından onlara miras kalmıştır. Bahsettiğim sitede, uyku esnasında, her ne kadar dönsek, hatta uykumuzda konuşsak bile, beynimizin rüyalarımızı gerçekten fiziksel olarak eyleme dökmemizi önlemek için bir takım önleyici maddeler salgıladığı yazıyor. Kedi beyni de buna benzer çalışıyor. Beyniyle oynandığı için salgıları serbest bırakılmayan talihsiz kedilerin kullanıldığı bazı laboratuvar deneylerinde, kedilerin rüyalarında gördüklerini hareketlere dökerek yaşadıkları gözlemlenmiştir. Laboratuvarda yetiştirilen ve daha önce hiç avlanmamış, hatta av görmemiş kedilerin bile rüyalarında kuş yakalamayı, fare kovalamayı gördükleri gözlemlendiği belirtiliyor.

Eğer dikkatli izlerseniz kedinizin rüyalarında nasıl bir senaryo döndüğünü bulabilirsiniz. Minik tüylü kafasından geçenlerin tek ipucu bu küçük hareketlerdir.

Hızla çekilen kuyruk ava yaklaştığı, üzerine atılmak için hazır olduğu ya da ilginç bir şey gördüğü anlamına gelebilir. Hızlı pati hareketleri, silkinmeleri, bir avın üzerine atılma veya onu ezme hareketlerine benzer. Patisinin çekilmesini bıyık titremesi izlediğinde bahsi geçmekte olan bedbaht hayali av yakalanmış olur. Dişlerin takırdaması ve kuyruğun kamçı gibi vurulması büyük ihtimalle avın kaçtığı anlamına gelir. Kediler avları onlardan kaçmayı başarınca sinirle söylenirler.

Annesinden erken yaşta ayrılan bir kedi, aynı sıcaklığı bulduğunda mırıldar, guruldar, kıvrılıp omzunuza, kucağınıza yatar. Uykuya daldığında annesinin sevgi dolu yalamalarını veya ondan süt emdiği zamanları hatırlayabilir. Kolunuzda uyurken kısık sesle mırıldar, konuşur, hatta kolunuzu emer.

Yemek saati, bebeklikleri, yumuşakça fırçalanma, bahçede yuvarlanma, göbeğini güneşe açarak yatma gibi mutluluk veren deneyimler de rüyalarda yer alır. Hangimiz bazen kedimizi uyandırdığınızda  “Yahu tam da muhteşem bir rüya görüyordum!” diyen bir ifadeyle karşılaşmıyoruz?


Kediler rüyalarında her zaman başarılı ve mutlu sona ulaşamazlar. Kabus görenler ya da hayali bir rakiple kavga edenler rüyalarında hırlarlar, arka bacakları kasılır, bazen de ulur gibi ses çıkarırlar. Sahibi öldüğünde onu uyandırmaya çalışan bir kedi, merhumun duygusuz akrabaları tarafından üstünden alınıp dışarı atılmış. Bu travmatik olay kedinin beynine kazınmış. Yeni sahibi kedisinin zaman zaman kabuslar gördüğünü, ağlayarak uyandığını ve çılgınca sahibini uyandırmaya çalıştığını anlatıyor. Kedinin böyle davranmasının bir nedeni olabilir. Eski sahibinin ölümünü yeniden yaşıyor olması.

Sıkıldıkları zaman vakit kaybetmeden uyumayı tercih eden bu uyku ustalarının hiçbir zaman yer kaygısı yoktur. Koltuk kenarlarında, sandalye tepelerinde, dolap üstlerinde ya da olmadık sıkışık yerlerde dertop olup kıvrılırlar.

Uyuyan kedinize biraz gözlemleyin. Her zaman rüyasında neler gördüğünü tahmin etmek zor olsa da patileriyle yoğuruyor mu yoksa hayali avını mı yakalıyor? Bu mırıltılar bir mutluluk mırıladanması mı yoksa öfke haykırışı mı? Şu göbek-havada, mutlu horlama pozisyonu emzirme hayali mi, güneş banyosu mu, yoksa sevgiyle okşandığının hayali mi? Gelecek sefer kedinizi, pirelerin belli başlı önemli noktalar etrafında uçuştuğu, o keyifli diyarda uyuklarken yakaladığınızda, onu yakından seyredin ve neyin hayalini kurduğunu bulmaya çalışın. ;)


18 Ocak 2001 Perşembe

Kedi Sözlüğü

Kediler de tüm canlılar gibi konuşurlar. Onlar her ne kadar kendi dünyalarında diğer canlılara karşı ilgisiz ve mesafeli gibi görünseler de, siz dinlemeyi bilirseniz size çok şey söylerler. Önemli olan kedinizin verdiği mesajları doğru anlamanız ve beklenileni yapmanızdır. İşte size bazı ipuçları:

Konuşma İpuçları:

Hırıldama, gırıldama, mırıldama kedilerin gündelik olarak kullandıkları ifadelerdir. Mırıldamak, onların sosyalleşme alanındaki repertuvarlarının en önemli parçasıdır. Kedinizle iyi anlaşabilmek ve mutlu yaşayabilmek için onun ne demek istediğini anlamanız çok önemlidir. 

Genel olarak, kediler mutlu olduklarında mırıldarlar. Bu mırıldanmanın tabi ki birçok çeşidi vardır. Mutluluk olduğu gibi şikayet anlamına da gelebilir. 

Kediniz eğer gözlerinizin içine bakarak miyavlıyorsa, sizden bir şey yapmanızı bekliyordur. Su kabı boşalmış, kum kutusu pislenmiş, yemek saati geçmiş olabilir veya dışarı çıkmak, oynamak istiyor olabilir. Bu gibi durumlarda istediklerini yaptırana kadar öyle acıklı bakıyorlar ki, neye ihtiyaçları olduğunu siz de kısa sürede buluyorsunuz. 
Korku anında, örneğin veteriner ziyaretlerinde, mırıldanma uzun ve dalgalı bir miyavlamaya dönüşür. 
Kuş ve benzeri potansiyel avlar karşısında miyavlamalar kekelemeye dönüşür ve bazen "kiiikk kik kikk" yaparken çeneleri kilitlenir.

Kulak İpuçları:

Kulaklar, genelde dik ve radar gibi en ufak tıkırtıya hazır tetiktedir. Kedi, potansiyel bir av hissederse, vücut da kulaklar gibi gerginleşir ve her an saldırıya hazır hale gelir. 

Kendini rahat hisseden kedinin kulakları her zaman tüm seslere karşı duyarlıdır ve hareket halindedir. Kulakları yüzünün gerisine doğru yatık durumdaysa, bu korku ya da kavga belirtisidir. Kavga sırasında da yara almamak için kulaklarını aşağı yatırırlar. 

Arkaya yatmış kulak, kedinizin emin olmadığı bir duruma tereddütle yaklaşması anlamındadır. Eğer bu pozisyona vücudunu yere yaklaştırarak yürümesi eklenirse, ki bu ender olur, kediniz yaptığı bir şeyden dolayı utanıyordur. 

Kafasını iyice yere yaklaştırıyorsa, sıkılmıştır. Bezmiştir. En iyisi uyumak diye düşünür. Ama bu durum sizi aldatmasın. Potansiyel bir av hissederse ya da oyun oynamak isterse, birden ayaklanır ve depar atmaya başlar.


Kediler kuş avında

Göz İpuçları:

Kediniz, tek noktaya odaklanmışsa, siz de o noktaya odaklanmaya calışın. Zaten göreceğiniz büyük ihtimalle, yakına konmuş bir kuş, aheste aheste yürümekte olan canlı bir yemek ya da yeni bir avdır. Bu gibi konsantre olmuş durumlarda kedinizi hiç rahatsız etmeden ordan uzaklaşın. 

Kediniz gözlerini hafif kısmışsa, bunun iki anlamı olabilir; uykusu gelmiştir ve tatlı tatlı gevşemeye başlamıştır, ya da anlayamadığı bir şeyler oluyordur. Soğukkanlı bir şekilde oturmuş gözdağı verir gibi bakmaya başladıysa şimdiden barışma yollarını arayın. 

Açılmış gözler ve büyümüş gözbebekleri, korkunun belirtisidir. 

Kuyruk İpuçları:

Kuyruk, kedinin vücudunun ağırlık merkezini yönlendirdiği en önemli denge unsurudur. Balkon demirlerinde, pencere pervazlarında, yüreğimizi hoplatarak canbazlık yapmaları, kuyruklarının sağladığı denge sayesindedir. Kedi, pozisyonundaki değişimlere karşı aşırı duyarlıdır ve atlarken, düşerken, koşarken, sıçrarken dengesini kuyruğuyla sağlar. Kuyruk, sadece denge için değil, diğer canlılarla iletişim kurmak için de önemli bir organdır. 

Pencereye tırmanmış bir kedi dengesini kuyruğuyla sağlar


Genel olarak havaya kalkmış kuyruk mutluluk işaretidir. Parola: "Kuyruk ne kadar yukarıda, kedi o kadar mutlu." Ancak, kuyruk detaylarını gözardı ederseniz kedinizle iletişiminiz de o ölçüde zorlaşır. 

Kediniz, uzanmış ya da otururken, kuyruğunun ucunu sakin sakin sallayıp kıvırıyorsa, korkacak bir şey yok demektir. Kediler mutlu ve uyku öncesi kendinden geçme sırasında böyle rahat olurlar. Siz bu kuyruk sinyalini, onu en iyi sevme zamanı olarak algılayın. Ama sert hareketlerle okşarsanız, aynı şiddette karşılık almaya hazır olun.

Geniş kavislerle sanki bir melodiye uyarmış gibi sallanan kuyruk, hoşlanma belirtisidir. İlk karşılaşma zamanında böyle davetkar bir tepki alırsanız, şanslısınız, siz de patinizi uzatın. 

Yere dik açı yapan ve her daim yukarıya doğru nazlı nazlı sallanan kuyruk, karnı guruldayan ve yemek saatini iple çeken aç bir kedi demektir. Fazla bekletmeden gereğinin yapılması gerekir. 

Sallanan bir kuyruk her zaman mutluluk belirtisi olmayabilir. Kuyruk işaretlerini ciddiye almanız gereken durumlardan biri de, kedinizin kuyruğunu açıkça tehdit olşturacak şekilde sinirli sallamasıdır. Kedinizin sinirli olduğunu hissediyorsanız, onu derhal rahat bırakın, zaten size yüz vermeyecektir. 

Bir de yel değirmenleriyle savaşta hücum borusu çalan soru işareti şeklinde bir kuyruk ifadesi vardır ki onu sizin tecrübelerinize bırakıyorum.. 

Ani bir heyecan ve ardından gelen korku durumlarında, genelde kuyruk ve sırt tüyleri, kendini olduğundan daha korkutucu ve büyük göstermek için olabildiğince kabartılır. Bu sırada kedinizi yatıştırmak için elinizi uzatıranız, tırmık bile yiyebilirsiniz. Hele sırtını kamburlaşmış ve kabarmışsa, onu derhal kendi haline bırakın.

torbayla oynayan kedi

Bacak İpuçları: 

Bacak ipuçlarını değerlendirmek kuyruk hareketlerine oranla daha kolaydır çünkü bacakların gergin olduğu sayılı durumlar vardır. Kediniz oturduğu yerde bacaklarını yukarı doğru geriyorsa, bu hem uyku öncesi temizlik hem de kendinden emin olduğunu gösteren bir işarettir. Yürümeye başlarken arka bacaklarını germesi de, evin içinde öğlen şekerlemesi için seçtiği özel alana gitmeden önce yaptığı rutin bir uykuya hazırlık hareketidir. 

Sürtünme İpuçları:

Kediler, kendilerine uygun zamanları, insanların kendilerini sevmeleri için tayin ederler. Bu zamanın geldiğini göstermenin en iyi yolu sürtünmedir. Size, ya da daha basitçe bacaklarınıza sürtünürse, bu sizi kabul ettiğini ve ilerleyen zamanlarda kendisine dokunmanıza izin vereceği anlamına gelir.

Burnu ya da alnıyla size sürünüyorsa, rahatlayabilirsiniz; bu saf sevgi işaretidir. Hele oyun oynarken sırtüstü yere yatıp size göbeğini açıyorsa, çok yol katetmişsiniz demektir. Kediler ancak kendilerini güvende hissederlerse kendilerini böyle savunmasız teslim ederler. Yine de mıncıklamanın dozunu kaçırmamalısınız. 

Buradaki hassas nokta, sürtünmenin tüm vücutla yapılıp yapılmadığıdır. Eğer tüm vücuduyla size sanki ağırlığını göstermek ister gibi sürtünüyorsa "Burası benim alanım, ayağını denk al" demektir.

susayan kedi musluk başında bekliyor

Genel Pozisyonlar: 

Mutluluk Tablosu: Kulaklar normal diklikte, direk göz temasında bulunuyor, kuyruk rahatça yukarı doğru sallanıyor, karın ve gırtlaktan mırıltılar yükseliyorsa, değmeyin keyfine..
Saldırı Belirtileri: Gözbebekleri küçülmüş, kulaklar arkaya yatmış, kuyruk ileri geri hızla oynuyorsa rahatsızlık başlamıştır.
Korku Belirtileri: Gözler kocaman açılmış, gözbebekleri büyümüş, kulaklar arkaya yatmış, kuyruktaki tüyler dikleşmiş ise, kediniz korkuyor, onunla konuşmaya ve onu sevgiyle okşamaya çalışın.
Alan savunma: Kulaklar radar gibi açık, kuyruk yere paralel düz, patiler yere daha sağlam basıyorsa olası bir rakibe haddini bildirmek ve kendi alanını korumaya çalışıyordur. 
Hareket Belirtileri: Kuyruk düz ve gergin, tüyler her an kabaracakmış gibi hafif havada, kulaklar arkaya yatmış, gözbebekleri odaklanmış ve vücudunun ağırlığını bacaklarının üzerine vermişse, kediniz her an ok gibi fırlayabilir. Menzilde durmayın. 

Mırıldanma Sözlüğü

Mrooww: Seni Seviyorum
Miioo-oo-oo: Aşığım be aşık, aç şu kapıyı da dışarı çıkalım!
Mrow: Bir yerden sesler geliyor...
Miaowbu: Beni beslemeyi yine unuttun! 
Rroww-mırrr: Lütfen, şu tuvalet kabımı temizle artık, son uyarım bak, gidip halının ortasına yapacağım.
Mmiaowmiaow: Hadi oyun oynayalım yaa
Mmioomiaww: Burada ne kadar az oyuncak var farkında mısın, bir de o elindekini sallıyorsun bana
Mmewwwew: Eve biri girdi galiba. Gidip bakmak istersen, ben yatağın sıcaklığını senin için korurum
Raoowww: Hhmm, oynayacak dahi iyi birşey olmadığına göre ben de şu koltukta tırnaklarımı bileyeyim bari.
Mmrowwwwww: Şimdi hatırladım, o doktor ziyaretinden sonra vücudumun bazı parçaları orada kalmıştı.
Rowwaraww: Ah canım, et mi getirdin. Sana mutfağa kadar eşlik edeyim..
Guuurrrrrrrrrrr: Miskin miskin güneşlenmenin tadına da doyulmuyor
Me-e-ekk-ekk: Bu böceği yakaladım mı, öğle yemeğimize bir çeşit katmış olacağız.
Mraakkkk!: Ah be, bir kuş be, şimdi yakaladım seni

kedi kulakları

Kulak Sözlüğü

Havaya dikilmiş kulak: Her an her şey olabilir, alarm durumu
İki yana doğru açık kulak: Ne, n'oluyor burda?
Aşağı doğru inik kulak: Savunma pozisyonuna geç.
Kulak geride ve arkadaysa: Sinir ettin beni yine.

Yeşil Kedi gözü

Göz Sözlüğü

Kocaman açılmış göz: Tamam, anlat işte dinliyoruz...
Yarı açık göz: Birazdan tatlı rüyalara dalacağım. 
Tamamen kapalı: Belli olmuyor mu uyuduğum? 
Sisli gözler: Sen hastalandığımı anlayana kadar ben tahtalı köyü boylayacağım.
Rahat bakan göz: Tam olarak benim gibi olmasan da seni seviyorum.

Dil Sözlüğü

Hızla ve Sürekli yalanma: Offf, çok sıktın ama...
Kısa ve kesik yalanma: İdare ediyoruz işte ama bu kadar...
Devamlı ve ağır yalanma: Canım sıkıldı, birşeyler yapsak.
Sizi yalıyorsa: Zamanı dondurun, hiçbir şey düşünmeden bu anın keyfini çıkarın!

kedi patisi

Pati Sözlüğü

Yoğuran pati: Annemin yanında olduğum kadar mutluyum.. 
Havada uçuşan pati: Kavga zamanı..
Kapanmış pati: Biraz acele et, çok yavaşsın, sıkıldım. 
Pati atmak: (Yumuşaksa): Seni seviyorum. (Sertse): Kavga geliyor.

Kuyruk Sözlüğü

Yana sallanan enerjik kuyruk: Senden hoşlandım, beni sevebilirsin. 
Ucu hafifçe oynayan: Bak bu çok ilginç, anlat anlat..
Gövdeyle dik açı yapan kuyruk: Selam, seni gördüğüme sevindim. 
Sinirli bir şekilde ucu kısa salınımlar yapan kuyruk: Bak! giderek kızmaya başlıyorumm..
Havaya kalkık/tüyleri kabarmış: Yerini bil, benim alanıma girdin! 
Bacaklar arasında sıkışmış veya sarkık duran kuyruk: Korkuyorum, ne olmuş yani?!! 
Kamburlaşmış sırt, kabarmış tüyler ve gerilmiş bacaklar: Bir adım daha atarsan üstüne atlarım!
Yarı inik kuyruk: İdare eder, daha iyi olabilirdi. 
İnik kuyruk: Mutlu değilim ben ve sen hiç bir şey yapmıyorsun.
Tüm kuyruk ileri geri hızla sallanıyorsa: Sakın bulaşma bana, yeterince gerginim zaten..
Sırt üstü yere yatıp yuvarlanma ve karnını açma: Bak, karnımı da açıyorum sana, güvenimi boşa çıkarma..

Kedi Sözlüğü 29 Kasım 2000'de Hürriyet Gazetesi'nin Pako sayfasında yer aldı.

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...