Reklam

Ev Yapımı Portakallı Pasta

Deniz'in 3. doğum günü kutlamalarının en çok konuşulan yanı bu pasta oldu. Çeşitli denemelerden sonra tutturduğumuz pastanın yapımı çok kolay, lezzetli ve en güzeli de yağsız olması.

3 Yaşın Vazgeçilmez 6 Kitabı

İşte size Deniz'in elinden düşürmediği kitaplarının listesi...

Yuva Günlüğü

10. günün sonunda -ağlamadan- yuvaya giden Deniz'in gün gün alışma süreci...

Küçük Bünyelere Küçük İşler

Küçük çocuklar, örnek aldıkları "büyükler"in dünyasına katılmaya can atıyorlar. Onlara yaşlarına ve boyutlarına uygun 1-2 küçük iş verdiğinizde dünyaları büyüyor, kendilerini "biz"den görüyorlar. İşte, size 3 yaşa uygun iş listesi:

bebek etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
bebek etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

14 Kasım 2012 Çarşamba

Evde İlk Günler

İlk kez bebek sahibi olan, evde düzeni seven, programlı, derli toplu biri olarak hayatımın en zorlu ve sıkıntılı günlerinin başladığını bilmiyordum. Bebek demek programsızlık demek.

O kendine bir düzen kuruyor muhakkak ama o sizinkine uymuyor. Evde bir anda çoğalan nüfus, mutfağın kalabalığı, yeni bir ev düzeni derken bir anda her şeyin içinde kaybolmuş ve kendi evinizde her şeyin kontrolünü yitirdiğinizi görüyorsunuz. Bence bebek bakımı kadar zor bir şey bunu kabul etmek.



İlk 10 gün annem yanımda kaldı. Gündüz için de bir bakıcı bulduk. Tüm bu desteğe rağmen bence hayatımın en zor günleriydi. Sezaryen yüzünden devam eden ağrılarımın yanı sıra değişen hormonların getirdiği depresyon, ağlama sesiyle gelen panik, hiç bir şeyi kontrol edememenin çaresizliği ve tabi ki acemilik, her şey üst üste geldi.

Hastanede hemşireler 30 saniyede alt değiştirirlerken 'ne kadar zor olabilir ki' dedim. Evde aynı işlemi bizim yapmamız dakikalarımızı aldı, üstelik kaç kez pipiyi hesaba katmadığımız için üzerimize işedi. Pipi konusunda en parlak fikir e-bebek'ten aldığımız ıslak mendille geldi: Pipiped: Yüzyılın buluşu :)

Deniz 17 günlükken parmaklarını emmeye başladı. Emzik konusunda kararsızdım ama parmaklarını emme alışkanlığı olacaksa emzik emsin bari diye düşündüm ve ertesi gün bir emzik alıp ağladığı zaman ağzına koydum. 1-2 çıkardı ama sonra cooork diye yapıştı ve sakinleşti. Ooohhh be! Yüzyılın 2. güzel buluşu! Akşamlarımız zor geçmeye başlamıştı, emzik biraz olsun hepimizi rahatlattı. Ama şimdi de emzik düşünce ağlıyor.

12 Kasım 2012 Pazartesi

Deniz Doğuyor


Sabah çantamı yeniden kontrol edip sükunet içinde Kadıköy Şifa Hastanesi'ne gittik. Kolay değil 10:30'da Deniz'le randevum var... 

Deniz'in gelişi haftalardır, hatta aylardır ve belki yıllardır (!) öyle heyecanla bekleniyor ki, dünyaya geleceği 12 Kasım 2012 sabahı sanki bütün heyecanım çekilmiş gibiydi. Normal doğum diye tuttururken son haftada kordon dolandığı için sezaryene dönmüştük; her şey planlıydı yani, saat kaçta ve nasıl olacağı... 

Aile süsleme ekibi sabah 7'de hastaneye, ellerinde malzemeleri ve özel olarak hazırlanmış Deniz kurabiyeleri ve çikolatalarıyla bizden önce gittiler ve hazırlıklara başladılar. Biz hastaneye vardığımızda karnımda minik kelebekler uçuşmaya başladı. Kapısı mavi tüllerle süslü odanın önünde ailemin gözleri dolu gülümseyişlerini görünce bekleyişin sonuna geldiğimi, 1 saat içinde hayatımın tamamen değişeceğini bir kez daha hatırladım. Artık hiç bir şey benim kontrolümde değildi. Zaten o andan itibaren gözlerim hep suluydu. 

10'da doktorum, bu yolculuktaki kaptanım Op. Dr. Sühendan Türkmen geldi, konuşup beni rahatlattı. 10:30'da ameliyathaneye alındım. Epidural sezaryen için hazırlıklar başladı. Aydın da yanıma geldi, elimi tuttu. Ha çıktı, ha çıkacak derken ciyak ciyak bir "ııınnnnnnghaaaaa" sesi duyduk. Sonrasını baygın olmamama rağmen yarım yamalak hatırlıyorum. 3 kilo, 49 cm boyutundaki buruşuk, pespembe suratlı minik bir şeyi göğsüme koydular. Ben şaşkın, o benden de şaşkın... Sonra rutin tetkikler için hemşireler minnoşu aldılar ve ben dikilmeye başlandım. 



O an hissettiğim şuydu: burada yatan ben miyim ve bu içimden çıkan benim canlım mı? Bir anda müthiş bir bebek aşkı hissetmediğimi söylemeliyim. Bu sevgiyi zamanla hissetmeye başladım. 
Odaya gelir gelmez hususi fotoğrafçım Ali Özatalay deklanşöre basmaya başladı. Hemşire Deniz'i getirdi ve Sühendan Teyze nasıl emzirmem gerektiğini gösterdi. Sayısız kediyi tuttum, Deniz'i bir düzgün tutamadım, elimden kayıp düşecek ya da fazla bastırsam incinecekmiş gibi geldi.
Hastanede 2 gece kaldım. Bu arada ertesi gün Deniz sünnet oldu, aradan onu da çıkarmış olduk. Şifa'nın hemşireleri banyo yaptırmayı, alt değiştirmeyi ve çeşitli emzirme tekniklerini gösterdiler. Onlar yapınca şipşak kolaymış gibi geliyor. Alt değiştirmenin ne zorluğu olabilir ki diyorsun. Kazın ayağı öyle değilmiş, eve geldiğimiz ilk gün bir alt değiştirmem 10 dakikama ve 3 beze mal oldu... 
3. günde eve çıktık. 7 kat dikilmiş karın kaslarım öyle acıyordu ki, oturup kalkmak, hapşırmak, öksürmek, hatta gülmek bile işkence olmuştu. 

Eve çıktıktan sonraki 30-40 gün hayatımın en zor dönemi oldu herhalde. Değişen hormonlar ve tümüyle kontrolden çıkmış ev düzeni, fiziksel ağrı, uykusuzluk, tıkanan göğüsler, her ağladığında sanki fizik problemiymiş gibi kafamda "şimdi neden ağlıyor ki" sorusu, "bundan sonra hayatım böyle mi geçecek" endişesi... Sihirli 40. günden sonra hayat ve bünye normale dönmeye başladı...  
Bu arada daha önce de Kadın Doğum Bölümü'nde 6 gün kalmış biri olarak Şifa'nın hemşirelerine ayrıca teşekkür etmek isterim.


Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...